Ufukların kan rengi, güneşin doğuşuyla silinir gider. Ama, idamlıkların kanlı ayak izleri taban taban toprakta kalır. Bunları silip götürecek yağmur yoktur. Bir kısım insanlarımızı dertli göreceğiz, ağlayan anaları dertli göreceğiz. Hep konuşacaklar onlar
ağırdan ağırdan. Kin üretecekler, merhamet üretecekler. Toplumda huzur bulamayacağız. Şimdi tarlalarımızı sürerken, demirleri
döğerken, zorluklara boynunu eğerken, demir parmaklıklara da
bir göz atamaz mıyız? Orada insanlar var. Biz onları düşünmeğe
mecburuz. Onların acılarını acılarımıza katmamak, ancak onlarla, onların meselleriyle ilgilenmekle mümkilndür. Bir iki çaresini biliyoruz bu derdin. Ama, bu kadarcığı ateşi söndürmeğe yetmiyor, yeteceğe de benzemiyor. Onun için binlerce, onbinlerce
insanımızdan bu konuda ilgiler, dayanışmalar beklemek hakkı
mız değil mi? Niye yazıldı binlerce kitap? Niçin okudu onları insanlarımız? Onca bilgiyi neden edindiler? Kanı kanla yıkamazlar. Böyle söylemiş atalarımız. Gözlerimiz ufuklara çevrili, gamlı akşamlarda boynumuzu bükmüş, sizlerden bu çağrıya cevap
bekliyoruz! İDAMLIKLAR'da bekliyor!