O nedenledir ki öğretmen olacak kişileri sadece kpss ile sınamamak gerek!
“Böylece çocukları iğfal etme olgusuna kaygılandırıcı bir çoklukla öğretmenlerde ve okul belleticilerinde rastlanır.”
Sayfa 40 - Say Yayınları
Anlatılanın çoğunluğun hikayesi olduğu gerçeği üzerine...
Kahramanlarını tıkanma anlarında yakalamayı seviyor Ceylan. Uzak'ta Mahmut Tarkovski gibi filmler yapmak üzere yola çıkar, kendini Çanakkale Seramik'in katalog fotoğrafçısı olarak bulur. Kış Uykusu'nda Aydın parlak bir Shakespeare oyunculuğunun ardından kendini Bozkırın Sesi'nde taşra estetiği üzerine klişe cümleler yazarken bulur. Ama tıkanmışlığın filmin esas konusu olması için kaçış kapılarının tek tek kapandığı Ahlat Ağacı'nı, işsiz gençlerin, atanamayan öğretmenlerin, polis-öğretmenlerin, KPSS kuyruklarının Türkiye'sini beklememiz gerekmiştir. Ahlat Ağacı'nın Sinan'ı Mayıs Sıkıntısı'nın Saffet'inin eve dönmüş halidir: "Amına koduğumun Çan'ına geldim." Mayıs Sıkıntısı'nın Çehov'vari kırından daha sert bir yerde, bir Dostoyevski bölgesinde dolaşıyordur Ahlat Ağacı'nda Ceylan.
Sayfa 156 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir ülke düşünün, tüm sistem üniversiteyi kazanmak üzerine kurulu ve bu sistemin içinde öğrencilerin büyük çoğunluğu yanlış bölüm okuyor. Bakın Mimar Sinan var ya, 375 civarında eser bıraktığı söylenir günümüze. Mimari alanındaki yeteneğini düşünün. Bugün doğsa, şu anki eğitim sistemine girse, yeminle KPSS'ye hazırlanıp, devlette işe girmek için partilerde tanıdık torpil aranıyordu. Ruhunu bitirmiştik adamın.
Sayfa 143 - :))
Kpss açıklanmıştır...
Bugünüm belirsiz, yabanciydi, geleceğim üzerine de hiçbir bildiğim yoktu.
Başta 2010 yılındaki KPSS (kamu personeli seçme sınavı) olmak üzere yıllar boyunca sayısız kritik sınavın sorularım çalıp kendi örgüt elemanlarına dağıtmanın ve bu suretle sayısız insanın emeğini çalmanın ne tür bir helal rızık olduğu nu açıklama imkânı bulunmamakla birlikte, Gülenin “yanlış yollarla elde ettiğimiz kazanç da o kazançla beslenen
Evin bir odasını sahiplenip yaşadığımız KPSS sürecini hatırlatıyor :))
Tellson'un Londra şubesine genç bir memur aldıklarında yaşlanıncaya kadar onu bir yerlerde saklarlardı. Onu bir peynir gibi karanlık bir yerde saklarlardı ta ki üzerine Tellson tadı ve mavi küfü sininceye kadar. İşte o zaman ortaya çıkmasına izin verilirdi ve o da koca koca defterlerin arasına gömülür üzerinde pantolonu ve tozluklarıyla kurumun o genel ağır havasına karışırdı.
Reklam