Sorun şu ki Tanrım, gömleğim önden yırtıldı. Gömleğim önden yırtıldı ve artık hiç kimseye masumiyetimi ispat edemiyorum. Bu bir kaza sadece ve sonucu değiştirmiyor. Kuyuda saklanıyorum uzun yıllardır. Gelip geçen kervanlardan gizliyorum kendimi. Esir olmak korkusu, pazarlarda satılmak korkusu yapışıyor boğazıma. Kendi karanlığımda boğulmayı seçiyorum. Dışarı çıktığımda gökyüzünü ciğerlerime çekip, çocukları havasız bırakmak endişesi var üzerimde. Böylesi garip ve bir o kadar saçma endişeler taşıyorum. Oysa ne Meryem'in iffetinden şüphe etmişliğim var ne de Magdalena'ya bir tek taş attım.
Göz göre göre, yalan olduğundan emin olduğun sözlere inanmaktır bazen yaşamak. Hayatın, üstüne üstüne gelen öfkeli adımlarına karşı, yalanın geçici mutluluğuna kendini kaptırıp mutlu olabilmeye çalışırsın çoğu zaman.
Yaşamak belki de eve dönmektir.
Çıkarken yanına almayı unuttuğun bir duayı, geri dönüp aldıktan sonra, bir mendile sarıp, ceketin iç cebine koyup sonra yeniden dışarı çıkmak için.
Oyuna yeniden katılmak için.
"Yaşıyorsak, hayata dair en anlamlı cümleleri söyleyebilme şansı hep var. Geri dönebilme ve yeniden başlama şansı. Yeniden başlayabilme. Ne olursa olsun yeniden. Usanmadan, unutmadan, utanmadan...
Tekrar görüşürüz."