KURTARICI, ŞAİR, DEVRİMCİ
Kurtarıcı (el libertador), şair (el poeta), devtimci (el revolucionario) ....bu üç kavram uluslaşma süreci ile birlikte Latin Amerika'da dillerde dolaşmıştır. Simon Bolivar büyük kurtarıcıdır, Ruben Dario kıtanın ve İspanyol dilinin büyük şairidir, Ernesto Che Guevara büyük devrimcidir, ama başka hiç bir kişilik
Açlık ve dizanteri onu bir hayli zayıflatmıştı. Küba halkına yazdığı ve aslında ölümünden
sonra okunmasını istediği veda mektubunda diğer topraklar için savaşmaya gittiğini söylediği için artık Küba’ya dönmeyi de kabul edemiyordu.
Beni Küba Devrimıne bağlayan görevimin bir kısmını yerini getirdiğimi düşünüyorum. Dünyadaki diğer halklar benim çabalarımı bekliyor. Bizim ayrılma zamanımız
geldi. Bunu neşe ve acının birbirine girdiği duygularla yaptığımı bilmelisin...
Che, 23 Şubat 1961 ele Sanayi Bakanı olarak atandı. Siyasi bakımdan yönetimde üstlendiği görevler nedeniyle gücünün zirvesindeydi ve bir bakan olarak günde
16 saat çalışmasıyla tanınıyordu. Küba halkını daha çok çalışmaya teşvik ediyordu. Tarlalarda ya da fabrikalarda çalışırken kameralar onu izliyordu.
Che, ablukaya tabi Küba ürünlerinin ve özellikle şekerin ihracı için Sovyetler Birliğinden destek ve kredi almak üzere
önemli adımlar attı. Sovyetler Birliğinin desteğiyle ülke ekonomisi biraz olsun rahatladı.
47-
“Sierra Maestra Dağlarında geçen 16 ay boyunca çeşitli ülkelerden birçok gazeteci buraya gelerek mücadelemizle ilgilendi. Bugün bizi ziyaret eden Kübalı bir gazeteci aracılığıyla Küba halkını ilk kez selamlamak istiyorum. Yalnızca liderimiz Fidel Castronun fikirleri ve davranışları sayesinde tanıdığım bu halkı savunmakta kararlıyım...
Che, Fideki ve fikirlerini anlıyor, onu gerçek bir devrimci olarak görüyordu. Fidekin Küba için yola çıktığında oraya varacağına ve savaşını kazanacağına inanıyordu.
Ancak bir doktor olarak Meksika’da yerleşik hayata geçerek Hilda ve kızı ile mutlu bir yaşantı sürmek fırsatı da önünde duruyordu. Che düşünceliydi...
“ Sen biraz delisin! Evet, geleceğim seninle ama bir şartım olacak; Küba Devrimi ni yaptıktan sonra tüm Latin Amerika’da ve sonrasında tüm dünyada yapacağız bu
devrimi.”
Politikacıları ihtilale karıştırmayın. Bırakın onlar küçük pazarlıkları, çocukça hevesleri, sonsuz hırsları ve önceden paylaştıkları ganimetlerin hayaliyle başbaşa kalsınlar. Çünkü insanlar, bunlardan çok daha başka şeyler uğruna ölmekteler Küba'da.
Devrimin ilk günlerinden başlayarak, Che'nin en büyük arzusu Küba'da Sosyalist İnsanı yaratmaktı. Birçok komünist düşünür, önce ülkede sosyalist ekonominin kurulması, daha sonra insanların değişmesi için çalışılması taraftarıdır. Che, bunun tersini düşünmüştür. Eğer sosyalist ekonomi, ortaklaşacılığın zararına kişisel hırs ve hevesleri körüklerse, bu uğurda çaba harcamaya, fedakarlıkta bulunmaya ve savaşmaya değmez, diyordu. Ancak, Che'nin ekonomi alanındaki çalışmaları da çok büyük başarılar getirmiştir.
Örneğin 60'ların son döneminde Che Guevara imgesi etrafında ortaya çıkan moda Küba modeli sosyalist devrime duyulan bir sempati gibi görünüyor olabilir; ama asıl saygı duyulan şey romantik (ve oldukça yakışıklı) bir isyankar olarak görülen Guevara'nın kişiliğiydi.
Genç komünist bir ülkenin sınırlarıyla sınırlanamaz. Genç komünist proleter enternasyonalizmini uygulamalı ve bunu kendi işi gibi kabul etmelidir. Küba’da komünizme özlem duyan bizler gibi, kendimizin bütün Amerika’mız için ve hatta Amerika’dan da daha geniş olarak, haksız sistemlerin uyguladığı bütün baskı sistemlerine karşı, emperyalizme karşı, sömürgeciliğe karşı özgürlükleri için başka kıtalar üstünde mücadele eden dünyanın öteki ülkeleri için gerçek ve elle dokunabilir bir örnek olduğumuzu, hatırlamalıdır. Yanmakta olan bir meşale olduğumuzu, Küba halkı için her birimizin ayrı ayrı olduğu gibi bütünüyle de aynı ayna görevi gördüğümüzü, özgürlükleri için mücadele eden dünyanın ezilen halklarının, Amerika kıtası halklarının kendilerini seyredecekleri örnek olduğumuzu hep hatırlamalıdır. Ve bizler bu örneğe yaraşır olmalıyız hep.
Granma yatı yaklaşık yarım asırdır ülkeye hakim olan emperyalizme boyun eğen yolsuz sistemi yıkmak ve tam bağımsızlık uğruna verilen mücadeleyi, Sierra Maestra Dağları'ndan başlatmak üzere Küba'nın doğu kıyılarına,
Meksika, Tuxpan'dan, diğer 81 devrimcinin başında bulunan Fidel Castro'yu getirmek için kullanılmış ve 2 Aralık 1956'da kıyıya yanaşmıştır.
Yüzyıllık Yalnızlık...
Bundan birkaç sene evvel okuduğum bir kitap. Ara ara hala açıp sayfalarını karıştırdığım, kapağını kitaplığımda her gördüğümde yüreğimi yaralayan ve iç çektiren bir kitap...
Yüzyıllık Yalnızlık, Kolombiyalı Gabriel Garcia Marquez'in en ünlü romanı olmakla bilinir. Büyülü gerçekçilik akımının en önemli temsilci ve en
Malcolm'un yeniliklerle dolu yolculuğu, birçok bakımdan, yaşam boyu sürecek olan inancın anlamını ve özünü arama arayışına odaklanmıştır. Bir mahkümken, parçalanmış insanlık anlayışını ve etnik kimliğini onaylayan, beyaz karşıtı, yarı İslami bir hizbi benimsemişti. Fakat dünyayı dolaşırken İslam Milleti'nin inancının merkezindeki ırksal damgalama ve hoşgörüsüzlükle birçok bakımdan uyuşmayan Ortodoks İslam'ı öğrendi. Böylece Malcolm, İslam'ın hakiki evrenselliğini ve ırkı ne olursa olsun herkesin Allah'ın lütfuna erişebileceği inancını benimsedi. İslam ayrıca onun, Küba devriminin liderlerinden Arjantinli gerilla Che Guevara'yla çarpıcı benzerlikler taşıyan Üçüncü Dünya Devrimi'nin siyasetini oluşturmasında manevi platform işlevi gördü. Dahası siyasi bir köprü olarak İslam, onun, Lübnan ve Mısır'da Müslüman Kardeşler ve Gazze'de Filistin Kurtuluş Örgütü'yle temas kurmasını sağladı..