Küba'ya boşuna ambargo uygulamıyor abd hz..
''İlgilendiğim sağlık programı nedeniyle, anakaranın bütün büyük kentlerinde çalışmalar yaptım. Amerika'da ayrışmamış kanı incelediğim özel bir mikroskobum vardı ve bununla tek bir damla kan alarak hastanın kimyasal pek çok özelliğini grafik olarak saptamam mümkün olurdu. Mikroskobumuz bir kamera ve video ekranına bağlanır ve hasta ile hekim yan yana oturur, akyuvarları, alyuvarları, bakterileri ya da yağları birlikte gözlemlerdik. Ben örnekler alır, hastaya kanını gösterir ve sonra sözgelimi eğer kişi sigara kullanıyorsa, dışarı çıkıp, bir sigara içip gelmesini isterdim. Sonra da bir damla daha kan alıp tek bir sigaranın kanda ne gibi değişiklikler yaptığını kendisine gösterirdim. Bu sistem hastayı bilinçlendirme ve kendi sağlığı konusunda sorumluluklarına sahip çıkmayı öğretmede çok yararlıdır. Hekimler bu yolla hastalarına kanlarındaki yağ oranını veya bağışıklık eksikliklerini gösterebilir ve sonra da bu duruma karşı ne gibi önlemler alabileceğini açıklar. Ne var ki Amerika Birleşik Devletleri'nin sağlık sigortaları koruyucu hekimlik ödemelerini karşılamadığından, hastalar bu çalışmanın ücretini ceplerinden ödemek durumunda kalırlar.''
Sayfa 49 - (Sayfa: 49-50)Kitabı okudu
Paris'teyken Eli, ziyaretine gelen Dan ile beraber Zelin­ger'in (Yaakov Nahmenides) eşliğinde görüştü. Dan, Eli'nin sı­kıntılı olduğunu hissetti. Eli'nin raporlarından onun Suedani'nin Şam'daki varlığından rahatsız olduğunu biliyordu. Özellikle Su­riye'nin Ürdün Nehri üzerindeki mücadelesinin yoğunlaştığı
Reklam
Dinin ahlak bozucu etkisi ahlaki etkisinden daha az sorunsaldır. Buna karşılık dinlerin, özellikle Hıristiyanlık ve Müslümanlığın, yeryüzünde sebebiyet verdiği gaddarlıklar ile meydana getirdiği sefalet ve kötülüklerin telafisi söz konusu olduğunda bu ahlaki etkinin büyüklük ve kesinliğinden ne kadar söz edilebilirdi, düşünmek gerekir. Bağnazlığı, sonu gelmez işkenceleri, din savaşlarını, eskilerin hiçbir fikre sahip olmadığı bu kanlı çılgınlığı düşünün; mazur gösterilebilecek hiçbir yanı olmayan ve tam iki yüzyıl sürmüş olan Haçlı seferlerini, onların savaş çığlıklarını- ''Bu Tanrı'nın iradesi!'' -düşünün. Sevgiyi, hoşgörüyü, müsamahayı vazetmiş olanın mezarını ele geçirmekti amaçları güya. Mağribilerin ve Yahudilerin İspanya'dan gaddarca sürülüp çıkarılmasını ve köklerinin kazınmasını; kan banyolarını, engizisyonları, ve sapkınlar için diğer mahkemeleri; ayrıca Müslümanların üç kıtadaki korkunç ve kanlı fetihlerini düşünün. Sonra Amerika'daki ve Küba'daki Hıristiyanları düşünün; İlkinin yerlilerini büyük ölçüde yok ettiler, ikincisininkinin ise kökünü kazıdılar. Las Casas'a göre kırk yıl içinde on iki milyon insan katledildi ve hepsi de kuşkusuz in majorem Dei gloriam ve İncil'in yayılması için, çünkü onlar için Hıristiyan olmayan insan olarak bile kabul edilmiyordu.
Bugün kan kaybı tarihte' görülmemiş boyutlara ulaşmış durumdadır. 1986'da Zımbabwe'deki "Bağlantısızlar Konferansında" Küba devlet başkanı Fidel Castro: "Yeni sömürge olarak ödediğimiz bedel, sömürge olduğumuz dönemdekinden çok dah yüksek" demişti. Sadece 1985 yılında, borç ödemeleri, sermaye kaçışı, kar transferleri yüzünden Üçüncü Dünya'nın uğradığı kayıp 240 milyar dolardı. Üstelik bu rakama asıl kan kaybı mekanizması olan, ticaret hadlerinin bozulmasından kaynaklanan kayıplar dahil değildir. Eğer 1949-1952 yıllarını kapsayan dönemde Marshall planıyla (ki geri ödenmiştir) yapılan yardımın 52 milyar dolar olduğu hatırlanırsa, durumun vehameti daha iyi anlaşılır. Aynı yıl borç faizi ödemeleri aşırı borçlu ülkelerin ihracat getirilerinin %23'ünü yutuyordu. Latin Amerika ülkeleri 1982-1983 yıllarında ihracat getirilerinin %34'ünü borç ödemdcrine tahsis etmek zorunda kaldılar. Dış borçlar ödendikçe artıyor ve bir çeşit "çağdaş" köleleştirme aracı haline geliyor. 1991 yılı başında Üçüncü Dünya'nın borcu 1341 milyar dolara yükselmişti.
Öteki Yayınları - Yeni- Sömürgecilik Döneminde Genel Eğilimler ve Gelişmeler Nelerdi?
Marşlar, genel bir kural olarak, tehditler, küfürler, kendi kendini övmeler, savaşın yüceltilmesi aracılığıyla ve öldürmenin ya da ölmenin ne kadar onurlu bir görev olduğunun dile getirilmesi suretiyle ulusların kimliklerini teyit ederler. Latin Amerika' da kahramanların zaferlerine adanan bu kolektif dualar insanın üzerinde, bunlar sanki cenaze işleriyle uğraşan işletmelerin eseriymiş gibi bir izlenim uyandırıyorlar: Uruguay marşı bizi vatanla mezar arasında bir seçim yapmaya davet ederken, Paraguay marşının seçim daveti cumhuriyetle ölüm arasında, Arjantin'inki, ölmeye yemin etme konusunda bizi yüreklendiriyor, Şili'ninki, topraklarının özgürlerin mezarı olacağını ilan ediyor, Guatemala'nmki, zafere ya da ölüme çağırıyor, Küba'nınki, vatan için ölmenin aslında yaşamak olduğu konusunda garanti veriyor, Ekvator'unki, kahramanların fedakarlığının bereketli bir tohum olduğunu kanıtlıyor, Peru 'nunki, toplarının yaydığı korkuyu yüceltiyor, Meksika'nınki, düşmanları kan gölünde boğmayı tavsiye ediyor ve coğrafi coşkuya kapılarak Termofil'de savaşan Kolombiya ulusal marşı kahramanların kanında yıkanıyor.
Sayfa 192 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Hazret-i Ali Kubâ köyüne geldiği zaman ayaklan şerha şerha kan içindeydi ve Allah'ın Resûlü, bu kan peltesi ayakları görünce gözyaşlarını tutamamıştı: « -Sen benim yeryüzünde ve Cennet'te kardeşimsin!»
Sayfa 50
Reklam
Zapata'nın silahları uykuya dalmadı hiç, Zapata'nın silahları zağlı, dikilmiş Teksas'a doğru Sakın girme Küba'ya, denizin gözlerinden kan ter içindeki şeker kamışı tarlalarına dek uzanan fosfor, tek ve loş bir bakışla bekliyor seni, tek bir çığlık var sesinde, öldürmek ya da ölmek
Küba'daki İspanya-Amerika Savaşı'nda (1898-1901) dehşet verici rakamlara ulaşan sarı humma kaynaklı ölümlerin üzerine 1900'de ABD ordusu içinde bir Sarı Humma Komisyonu kuruldu. Kurulun başına Johns Hopkins Üniversitesi'nden Walter Reed ve ABD ordu- sunda görev yapan askeri doktor James Carroll getirilmişti. Havanalı doktor Carlos Finlay daha
Sayfa 99
Tebliğ yılları Tebliğin beşinci yılında baskılar artınca Osman b Affan başkanlığındaki heyetle bir kısım Müslüman Habeşistan’a göç etti. Kureyş ileri gelenleri başta Rasule itiraz etmediler.Ne zaman ki putlara tapmayı eleştiren ayetler nazil olunca açıkça Hz Muhammed’e tepkilerini gösterdiler.Çünkü Mekke müşrikleri atalarından miras aldıkları
Mendebur Amerikalı 30 Ağustos 1964 tarihli Cumhuriyet gazetesinde ibretle seyredilmeğe değer bir fotoğraf yayınlandı. Bu fotoğraf Dumlupınar meydan savaşından sonra tutsak edilen Yunan Başkomutanı Trikopis ile adı açıklanmayan bir Yunan prensinin ve Yunan Ordusu Kurmay Başkanı General Dionis’in Türk Albayı Reşit Bey tarafından götürülüşünü
Reklam
Özgürlüğü elde etmenin tek yolu dünyadaki diğer tüm ezilmiş halkları tanımaktan geçer: Brezilya, Venezüella, Haiti, Küba ve evet Küba halkının kan kardeşleriyiz bizler.
"Özgürlüğü elde etmenin tek yolu dünyadaki diğer tüm ezilmiş halkları tanımaktan geçer: Brezilya, Venezuela, Haiti, Küba ve evet Küba halkının kan kardeşleriyiz bizler."
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.