Biraz Uzun Ama Kesinlikle Okuyun.
Zamanında bir hocama telefon açtığımda, 'Selamun aleyküm, nasılsınız hocam?' demiştim. - Evlâdım, darılmazsan sana bir hususu belirtmek istiyorum. - Estağfirullah hocam, buyurun. - İstanbul kültür ve âdabında küçük büyüğe değil; büyük küçüğe hâl hatrını sorar, demişti. Eski bir İstanbul beyfendisi olan hocam daha sonra İstanbululların altta arz
Büyüğe el kaldırılmazmış. Küçüğe el kaldırılır mı?
Reklam
Büyükten küçüğe, katipçik ile mektup ;)
Al şu mektubu canım, hakkını vereceğim canım; onu, bay Golyadkin'e vermeye çalış.
Mektup..
Çiçekli bir zarfa koyup gönderdim, Üzerinde iki adet, pulla mektubu, Kenarında postacıya bir not ekledim, Kapısının altından, salla mektubu. Zarfını açarken heyecanlanıp, Geçmişi düşünüp, maziye dalıp, Çayını kahveni yanına alıp, Sakince okuyup, anla mektubu. İlk satırı küçüğe büyüğe selam, Sonrası aşkınla yazılan kelam, Eğer diyorsan ki, ben okuyaman, Başkası okusun, dinle mektubu Hislerini yazmak ne zormuş meğer, Her satır, her cümle bir ömre değer, Yazdıklarım hoşuna gitmezse eğer, Gerisin geriye, yolla mektubu. ... Ali Yücel..
Hicâzkar

Hicâzkar

@yegah38
·
26 Mart 00:26
Mektup..
27 ocak
Büyüğe el kaldırılmazmış.Küçüğe el kaldırılır mı?
Sayfa 72 - Can yayınlarıKitabı okudu
küçüğe mektup
İnsanlar garip varlıklar küçüğüm Konuşmazsın, ne ketumsun derler Çok konuşursun sussana derler Senin mutluluğun onlara batar küçüğüm Kendileri mutsuz olduklarından Seni de kendileri gibi olmaya iterler Kendini güzel bulmamalısın Yoksa egoistsindir Kendini çirkin bulmamalısın Yoksa kendinle barışık değilsindir İnsanlar hep kendisiyle çelişir
Reklam
Işığını ödünç alan, çalan, büyükten küçüğe dönüşüp değişen ayı alacağım. Kışın bir bulut ardından görünen incecik ve güçsüz, dünyanın en küçük ayı, işte benim seçtiğim mehtap manzarası.
Sayfa 89 - Can YayınlarıKitabı okudu
104 syf.
·
Puan vermedi
·
25 günde okudu
Uçurtmayı Vurmasınlar/Feride ÇİÇEKOĞLU Okunması akıcı ve kolay olan ancak benim için sindirmesi çok da kolay olmayan bir kitap okudum. Cezaevinde bir Barış, çocuk. Daha küçük. Kendine yakın gördüğü ve daha önce cezaevinden tahliye olan İnci ablasına, içeriden birilerine yazdırdığı mektupları... Kreşte olması gereken, "daha dün annemizin
Uçurtmayı Vurmasınlar
Uçurtmayı VurmasınlarFeride Çiçekoğlu · Can Yayınları · 202211,7bin okunma
1973 yılında İtalya'da yaşayan okuma yazması olmayan bir kadının, Almanya'da göçmen olarak çalışan kendisi gibi okuma yazması olmayan kocasına yazdığı bir -çizgi- mektup. Eşiyle olan mahremiyetine dokunulmasın diye okuma yazması olmayan çift, sadece kendilerinin anladığı bir çizgi dili oluşturmuşlar. Mektubun okunuşu şöyle: “Sevgili aşkım, Kalbim
120 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kırmızı Çizgili Beyaz Gömlek "Kırmızı Çizgili Beyaz Gömlek" Yazar Şifanur Özçelik Şirin'in ilk romanı. Eylül 2023'te Kdy Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşturulmuş. Eser, yüz yirmi sayfa hacmindedir. Sayın Faruk Anbarcıoğlu'nun önsöz yazısında belirttiği gibi, yürekleri yakıp dağlayan, acılar taşıyan, gerçek yaşanmış
Kırmızı Çizgili Beyaz Gömlek
Kırmızı Çizgili Beyaz GömlekŞifanur Özçelik Şirin · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 20232 okunma
Reklam
Babam hapishaneden çıktıktan sonra iki hafta, işsiz, sokaklarda dolaşmış. Açlıktan şişmeğe başlamış. Bir gün, çarşıda, taşlar üstünde yattığını gören bir Müslüman, ona acımış da evine götürüp yedirmiş, giydirmiş. Kendi evine kalabalık ailesi ancak sığabildiğinden, babama, evine bitişik bir kümeste yer verebilmiş. Adamcağızla beraber kümesin damını teneke kaplamışlar, pencere açmışlar, içini temizlemişler. Sonra bize, geliniz, diye mektup yazdılar. Gittik. Bu evimize girmezden önce, eşikte, annemle babam, oturup birbirlerinin ellerini tutarak uzun uzun ağladılar... Babam iş buldu. Ben, bütün yaz çarşıda su sattım, yaz gelince kabak çekirdeği satmaya başladım. Geçim zordu. Fakat biz çok bir şey istemiyorduk. Akşam bir lokma, sabah bir lokma ekmek, bir bardak su, bazan kuru peksimet çorbası bize yetiyordu. Şikâyet etmiyorduk. Kimden kime şikâyet edecektik? Aç olan, ekmeksiz, evsiz olan yalnız biz miydik? Allaha şükür yazı geçirdik... Fakat bu senenin kışı bizim için bir felaket oldu. Azgın rüzgârlar damın tenekelerini söküp attı. Yakacağımız kalmadı. Ne odun, ne kömür. Komşumuz Mehmet Ağa son tezeğini getirdi. Bütün gün yakıp tükettik de küçüğe bir kâse su bile ısıtamadık. Mehmet Ağa girip çıkıp hatırımızı soruyordu, fakat: - Allah yardımcınız olsun, demekten başka ne yapabilirdi?