Fener Rum Patrikhanesi Turgut Erenerolun Cenazesine Engel Çıkartması
Türk Ortodoks Patriği Dr. Turgut Erenerol 9 Mayıs 1991'de vefat eder. Cemaati azalan ve elinde ruhani kalmayan Türk Ortodoks Patrikhanesi, Turgut Erenerol'un dini törenini yönetmek üzere Fener Rum Patrikhanesi'nden ruhani talep eder ancak Fener Papazları Türk Ortodoksları ile çirkin bir pazarlığa girişirler. Selçuk Erenerol ruhani
Arapçayı bilmeden hafız olmak
Bence bahis mevzusu olacak şey, ayrı ayrı okul de- ğildir. Millete dinini, imanını, bütün insanlık ihtiyaçları- nı vermek için bir yer vardır ki, ona okul derler. İsterse- niz medrese diyelim. Fakat ona başka, ötekine başka bir şey demeyelim. Başka bir şey olamaz. Bir tane olur ve o hakiki bir millet yetiştirecektir ve İslam yetiştirecektir. Bu
Reklam
Denenemeyenler: Realite ve Düş
Gece gece bir şeyler yiyip tıkınırken birdenbire içine gelen huzur, mutluluk ve yüzünde oluşan o çocuk gibi sırıtmasıyla odasının içinde dönüp durmuştu. Aynaya bakıyor ve gülümsüyordu. Nedenini kendisi de anlamıyordu ama genelde içine saplanmış olduğu distopyasından, kısa bir müddet olsa dahi kurtulmak ve tadını çıkarmak istiyordu. Gerine gerine odanın içinde yürüyor, gülümsemeye devam ediyordu. Bi' anlığına koca, güzel, yeşil bir vadide etrafına bakınıyor; bi' anlığına da küçük ama gayet de güzel bir plana sahip kasabada dolaşırken, güzel bir hanımefendiye yol veriyor ve rica ediyordu. Sonra yoluna devam ediyordu. Hepsini kafasının içinde yaşıyordu ama o gerçekten yaşıyor gibiydi. Henüz delirmediğinden gayet emindi sadece tadını çıkarıyordu. Etkisi geçecek ve yarın okula yollanacaktı. Aynı sıkıcı rutinini büyük bir sevgiyle kucaklayacaktı (!). Ama yarının, klasikleşmiş rutin haline gelen günlerden ufak bir farkı vardı. Kaçak-köçek işlerle muhatap olan pek de bir samimiyetinin bulunmadığı, dili "arkadaşım" demeye dahi varmadığı, arkadaşından silah için ricada bulunacaktı. Bir adet de kurşun. Evet evet. Sadece bir kurşun. Canına mı kıymak isteye acaba? Neyse canım. Sabah ola hayrola...
Yurt dışında idam cezası alan adam
Yurt dışında, idam cezası alan bir kişinin hikayesini paylaşacağım sizlere, aslında bu yazacağım yazı tamamen psikolojik olarak beynin size oynamış olduğu, her türlü küçük şeyleri dert edip, beynimize yönlendirmiş olduğumuz, negativize edilmiş bir deney aslında... Sonunda Yapacağım bilgiyi lütfen okumanızı rica ediyorum arkadaşlar. Olay Şöyle
Küçük bir rica ve bilgilendirme
Takipçi artırmak için beni takip etmeyin lütfen. Sadece paylaşımlarını beğendiğim insanları takip ediyorum. Ve çok takipçisi olan çoğu kişinin paylaşımlarının, çoğunluğun beğenmesi için paylaşması hoşuma gitmiyor.
Ne şanslı küçük kız! Goethe ile sohbet ediyor.
Walschensee’ye varmadan yarım saat önce hoş bir macera yaşadım. 11 yaşındaki kızıyla beraber, bir arp çalgıcısı önüme çıktı ve çocuğu arabamı almamı rica etti. Adam çalgısını taşımaya devam etti, kız ise büyük, yeni bir kutuyu ayaklarımın dibine özenle yerleştirdi. Uslu, mektep görmüş bir mahluk; dünyada epey dolaşmış. (…) Zarif iri gözleri bazen biraz yukarı doğru kırışan inatçı bir alni var. Konuşurken hoş ve doğaldı; özellikle de çocuk gibi yüksek sesle gülerken… Buna karşılık sustuğunda sanki bir şeyi anlamlandırmak istiyordu ve üst dudağıyla yüzüne mahçup bir hava veriyordu. Onunla çok şey konuştum. Her yeri biliyordu ve her şeye dikkat etmişti. Mesela bir keresinde bana bu ne ağacı diye sordu. Bütün seyahatim boyunca ilk defa karşılaştığım güzel, büyük bir akça ağaçtı bu. Kız onu hemen fark etmişti. Bozen’a fuara gidiyormuş. Belki ben de oraya gidermişim. Benimle orada karşılaşırsa ona bir şey almalıymışım; ben de söz verdim. Orada yeni başlığını giymek istiyordu. Münih’te kendi kazancıyla yaptırdığı güzel bir başlığı. Bunu bana giymeden önceden gösterecekti. Derken o kutuyu açtı, ben de bu zengin işlemeli, güzel bağcıklı başlığa onunla birlikte sevinmeliydim… Başka hoş bir haber karşısında da aynı şekilde birlikte sevindik: Bana havanın iyi olacağına dair teminat verdi. Onlar barometrelerini yanlarında taşırlarmışmış. Ve barometreleri arpleriymiş. Arpin üs perde telleri tiz ise, hava iyi olacak demekmiş. Bugün de bakmışlar, üst eller tizmiş . Bu hayır alametini benimsedim ve keyfimiz yerinde yakında görüşmek umuduyla ayrıldık küçük kız ile…
Reklam
Sade’nin klasik düşüncelerinden biridir
Saygı… saygı, işte benim felsefemle uyuşmayan sözlü duygulardan biri, saygı da ne? Budalaların, küçük aptal önyargı meraklılarına karşı besledikleri, bunlara isyan eden dahilere karşı beslemeyi reddettikleri onay; söyleyin rica ederim, insan böyle bir duyguyu neden istesin? Sizden gizleyecek değilim, ben bugünün dünyasında en çok, aslında en az saygı duyulan insanı seviyorum, bu insanın herkesten daha çok zekaya sahip olacağını varsayıyorum…
Sayfa 146 - İthaki, 1.Baskı, Temmuz 2023, çev: Birsel UzmaKitabı okudu
Seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim...
Merhaba sevgilim :). Bugün çok özel bir gün ve dahası yarın çok çok daha özel bir gün. Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Seninle bize ait günlerin konuşmasını çok çok erken yapmıştık aslında. Sen takvimine not almıştın, bense birkaç kez unutup 17 Mart tarihinde sonsuza kadar aklıma kazımıştım. Senden saklı bir şeyim olmadığı için bunları anlatmamda
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Betsy'ye iyi dileklerini iletmesini rica etti. "Fırsatım olunca iletirim," dedi hemşire. "Şu anda Betsy çok meşgul. O küçük adam bir an önce dışarıya çıkmak istiyor." Bir an Ralph'ın gözlerinin önüne Frank Peterson'ın parçalan­mış vücudu geldi ve Eğer o küçük adam bu dünyanın nasıl bir yer olduğunu bilseydi, içeride kalmak için debelenirdi, diye düşündü...
Sayfa 238 - Stephen KingKitabı okudu
Reklam
Latife Hanım ile Mustafa Kemal’in sırrı: Kanlı yelpaze
Latife Hanım-Mustafa Kemal evliliğinin gergin anlarından biri... Sinirini yelpazesini avucuna vurarak gidermeye çalışan Latife Hanım, elini kanatır. Atatürk, tokat atmaya yeltenir. Fakat Latife Hanım kendini müdafaa için elini siper etmeye kalkınca kanlı parmaklar Atatürk’ün yüzüne isabet eder... Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatına giren
Bundan sonra sadece kendime ve sevdiklerime dua ettmicem.. çünkü bugün mahallede saat 23:30 civarı başka mahallerden küçük çocuklar gelmişti ve ateş yakıyordular ayaklarında terlik yok ve biri henüz 2 yaşında falandı çocukların bu durumu çok etkilendi beni bundan sonra sahipsiz bırakılan çocuklar için de dua edelim sadece ben değil bu iletimi gören herkesten rica ederim ve çocuklar Türkçe konuşunca anlamadilar Kürtçe konuştum eve gidin bu saate ne yapıyorsunuz burda dedim bana sadece baktılar en son erkek olan evimiz yıkıldı tarzı bişey dedi sanırım ben onlara eve gidin dememem için susturup atılar ya da belki de öyledir ama yaşadığım bölgele ki bazı Araplar çoğunlukla bu tarzda çocukları sokaklara saliyorlar ... Çok üzücü bir durum olan Mahsum çocuklara oluyor..
Resim