Deneyim ve a priori Bilgi
a­dece duyulara dayanan algıya başvurmak, dayanmak söz konu­su olursa, çok kolayca Sofistlerden Protagoras’m şu düşünce­siyle karşılaşılır: İnsan, hem de her tek insan, içinde bulunduğu duruma göre her şeyin “ölçüsüzdür. Zira algılar, duyu verileri, daima duyu organlarının durumuna göre görelidir; yani onlarındurumuna bağlıdır. Soğuk bir ele ılık
Sayfa 76 - DOĞUBATI YayınlarıKitabı okudu
Aynı kağıda zaman ve sabırla yeni çizgiler çizmekle, birazını silmek, birazını kalınlaştırmakla, bir köşesine renkli çiçekler, bir diğer köşesinde ne yaptığını düşünmeden küçük kutular, kareler, spiraller çizmekle de ilgili hayat. Çalışmakla, pişirmekle, bazen gayret, bazen pes etmekle, kendini içinde iyi hissedeceğim rahat bir sen yaratmakla ilgili.
Reklam
Deneyim ve Apriori Bilgi
Sa­dece duyulara dayanan algıya başvurmak, dayanmak söz konu­su olursa, çok kolayca Sofistlerden Protagoras’m şu düşünce­siyle karşılaşılır: İnsan, hem de her tek insan, içinde bulunduğu duruma göre her şeyin “ölçüsüzdür. Zira algılar, duyu verileri, daima duyu organlarının durumuna göre görelidir; yani onlarındurumuna bağlıdır. Soğuk bir ele ılık
Sayfa 76 - DOĞUBATIKitabı okudu
Bazı fotoğraflar (örneğin, 1943'te Varşova gettosunda, bir ölüm kampına nakledilmek üzere itile kakıla yürütülürken ellerini havaya kaldırmış küçük çocuğa ait kareler gibi ıstırap simgeleri), insanın gerçeklik duygusunu derinleştirmeye yarayan 'tefekkür nesneleri' olarak (eğer öyle demeyi tercih ederseniz, 'seküler ikonlar' olarak) 'ölüm sembolü' yerine geçebilir.
Daha sonra on sekizinci kitaba geçti. On sekizinci kitap, meşhur Küçük Prens kitabının özel bir baskısıydı. Fransa'da, ansiklopedik boyda çizimler yapılarak, normalden çok daha kalın ve özel adetli üretilmişti. Eren kitabı görünce birden zihninde kareler canlandı. Annesiyle defalarca bu kitabın içindeki çizimlere bakmışlar, annesi de kitabı Türkçe başka bir tercümesinden ona seslendirmişti. " Sadece çocuklar ne aradıklarını biliyorlar."
Sayfa 274 - Yediveren YayınlarıKitabı okudu
Aynı kağıda zaman ve sabırla yeni çizgiler çizmekle, birazını silmek, birazını kalınlaştırmakla, bir köşesine renkli çiçekler, bir diğer köşesinde ne yaptığını düşünmeden küçük kutular, kareler, spiraller çizmekle de ilgili hayat. Çalışmakla, pişirmekle, bazen gayret, bazen pes etmekle, kendini içinde iyi hissedeceğim rahat bir sen yaratmakla ilgili.
Reklam
Hayat kendini bulmakla ilgili değil, kendini yaratmakla ilgilidir. Aynı kağıda, zaman ve sabırla yeni çizgiler çizmekle, birazını silmek, birazını kalınlaştırmakla, bir köşesine renkli çiçekler, bir diğer köşesine yaptığını düşünmeden küçük kutular, kareler, spiraller çizmekle de ilgili hayat. Çalışmakla, pişirmekle, bazen gayret, bazen pes etmekle, kendini içinde iyi hissedeceğin rahat bir sen yaratmakla ilgili.
Sayfa 11 - Doğan NovusKitabı okudu
Gittikleri yere varmaları uzun sürmedi. Bruno, gördüğü şeylere şaşkınlıkla bakıp kaldı: Hayalinde, bütün barakalar mutlu ailelerle doluydu. Bazıları, akşamları sallanan sandalyelerde oturup hikâyeler anlatır; çocukken her şeyin nasıl daha iyi olduğunu, büyüklerine ne kadar saygılı davrandıklarını, bu zamane çocukları gibi olmadıklarını söylerlerdi. Burada yaşayan bütün oğlan ve kızların ayrı gruplarda futbol ve tenis oynadıklarını, yere seksek için kareler çizdiklerini düşünüyordu. Bir dükkân olacağını düşünmüştü ve belki Berlin'de gördükleri gibi küçük bir kafe. Acaba bir meyve-sebze tezgâhı da var mıydı? Ama sonuçta, vardır diye hayal ettiği hiçbir şey... yoktu!..
Sayfa 191 - TudemKitabı okudu
"Bruno, gördüğü şeylere şaşkınlıkla bakıp kaldı: Hayalinde, bütün barakalar mutlu ailelerle doluydu. Bazıları, akşamları sallanan sandalyelerde oturup hikayeler anlatır; çocukken her şeyin nasıl daha iyi olduğunu, büyüklerine ne kadar saygılı davrandıklarını, bu zamane çocukları gibi olmadıklarını söylerlerdi. Burada yaşayan bütün oğlan ve kızların ayrı gruplarda futbol ve tenis oynadıklarını, yere seksek için kareler çizdiklerini düşünüyordu. Bir dükkân olacağını düşünmüştü ve belki Berlin'de gördükleri gibi küçük bir kafe. Acaba bir meyve-sebze tezgahı da var mıydı? Ama sonuçta, vardır diye hayal ettiği hiçbir şey... yoktu! Sundurmalarının altında sallanan sandalyelerinde oturan büyükler yoktu!.. Gruplar halinde oyun oynayan çocuklar yoktu!.. Meyve-sebze tezgâhları olmadığı gibi, Berlin'deki gibi bir kafe de yoktu!.. Bunun yerine, toplanıp oturan insan grupları vardı. Hepsi yere bakıyor ve berbst bir şekilde mutsuz görünüyorlardı. Tek ortak noktaları, hepsinin korkunç derecede zayıf, gözlerinin içeri çökmüş ve kafalarının kazınmış olmasıydı..."
Sayfa 191 - TudemKitabı okudu
32 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.