Yeongju, hayatına sıfırdan başlamak üzere, eşinden boşanıp, işinden istifa ediyor ve ardından hyunam-dong kitabevini açıyor. Kitabevinde kitap kulüpleri düzenleniyor, yazar-okur buluşmaları yapılıyor. Başlarda kitabevinin geleceğine dair endişe duyuyor ve kendini mutsuz hissediyor ama kitaptaki diğer tüm karakterler gibi o da zamanla kendi amacını buluyor. Kitabevi kendi sıcak ortamını yaratırken gelen müşterilere de bir ışık kaynağı oluyor. Hayatında bir yol ayrımında olanları, geleceğiyle ilgili ne yapacağını bilemeyenleri bir araya getirip birbirlerine yaslanmaları için sakin bir ortam yaratıyor. Otuzlarında mutsuz hissettiği bir evlilikte sıkışıp kalmış bir kadına, yeni mezun olmuş ve ne yapacağını bilemeyen bir çocuğa ve yıllarca özel sektörde çabalayıp hiçbir ilerleme kaydedemeyen umutsuz bir kadına, gün içinde nefes alabilmek için uğradıkları bir sığınak haline geliyor.
Yazar vermek istediği mesajı direkt vermiyor, karakterler üzerinden minik bir diyalogla gizlice veriyor ve en sevdiğim şey bu oldu. Kitap size dolaylı yoldan birçok soru sordurabilir. Gerçekten mutlu muyum? Mutlu olduğum bir işi mi yapıyorum? Geleceğe dair planlarımı içimden geldiği gibi mi kurdum yoksa ailemi mutlu etmek için mi ?
Yaklaşık 16-17 yaşındayken “ Küçük mucizeler dükkanı” diye bir kitap okumuştum, o kitabın içeriğini çok hatırlamıyorum ama genel olarak aynı duyguları hissetmiştim. Çıkmazda hisseden, sıkıntılı süreçlerden geçen insanların birbirine şifa olduğu hikayeler, sıcak ortamlar.
Büyük olayların olmadığı, sakin ve insanı rahatlatan bir metin arayışındaysanız, hyunam dong kitabevi sizin için.
Geçmişte yaşadıklarım bana şunu öğretti: Hepimiz bu dünyaya, hayatımızı en iyi şekilde yaşamak için geliyoruz ve inanın bana, hayat saklanarak, umutsuzluklarla, pişmanlıklarla harcanamayacak kadar kısa. Dertler ve sıkıntılarla boğuşurken her gün, bir öncekinin aynısı gibi görünmeye başlıyor. Oysaki her yeni gün kendi mucizelerini de beraberinde getiriyor. Hem de en beklenmedik anlarda...
Doğduğumuz andan itibaren hepimize birer yumak iplik veriliyor; bundan mutluluğun desenlerini örmek ise bizim elimizde...
... Doktor Wilson'un kansere yeniden yakalandığımı söylediği günü hiç unutmayacağım. Ama bu sefer unutmayacağım şey doktorun yüzündeki ifade değil, babamın gözlerindeki acıydı...
... Birinci sınıfta ya da ikinci sınıfta yıl sonu balolarına katılamadım. Çünkü hiçbir erkek beni baloya davet etmiyordu. Bazı kız arkadaşlarım onlarla birlikte gidebileceğimi söylemişlerdi ama gururumdan reddettim. Şimdi dönüp bakıyorum da hiç önemsenecek bir şey değilmiş. Keşke arkadaşlarımla birlikte gitseymişim...
Annem müşterilerimle ilgili hikayeleri dinlemeyi çok seviyordu. Neredeyse her gün telefonda konuşuyorduk. Otuz yaşında bir kadın olabilirim ama kız çocuklarının annelerine olan ihtiyacının hiçbir zaman sonlanmayacağını biliyorum.
"O zaman yaşa. Hayatın bir parçası ol Lydia..."
"Hayatını yaşa, Lydia. Dışarı çıkıp dünyayı keşfet. Yüzüne kırışıklıklar dolmadan ya da ölüm kapını çalmadan hayatın tadını çıkar."