Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir çiçeği koparmadan koklamayı bilmiyorsunuz bayım. Bir kadınla sevişmeden sevmeyi, Dövüşmeden barışmayı. Siz insan olmayı hiç denemediniz bayım. Ne güneşin küfür yemediği kaldı sizden ne yağmurun. Çamurun içinden çıktık diyorsunuz ya hani, Siz o çamuru bile kirlettiniz bayım. Yaşıyorsunuz ama yaşattığınız kaç umut kaldı elinizde? Dilinizde hep
Bir Güzel Ülkü
Yüreklerde kök bağlayıp yaşayan Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Ezelden ebede müjde taşıyan Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Yesi'deki kutsal aşkın mayası Malazgirt'te Alparslan'ın rüyası Söğütteki has kilimin boyası
Sayfa 78
Reklam
Kendimin en büyük düşmanı olmuştum. Çünkü bir hayat, ancak benim kadar iyi bir düşman tarafından bu kadar güzel mahvedilebilirdi.
Sayfa 9
Biz ki akşam ezanı okunduğu vakit evde olması gereken çocuklardık . Çocuktuk lakin zamanı namaz vakitlerine göre ayarlardık. Belki de şimdilerde çok hayran olduğumuz (!) , perestişle ve belki de cezbe ile takip ettiğimiz (!) o “ muasır medeniyet “ e sahip ülkelerde yaşayan çocuklar gibi demir direklerden kalelerimiz olmadı bizim . Sokaklarda iki taşın arasında talim ettiğimiz bir oyun adabımız vardı . Yazlarımızı güneyde, sahil yakınındaki bizden çok yabancıların olduğu memleketlerde değil de Kur’an kurslarında geçirirdik. Oyun zannettiğimiz , tebessümle ve belki de gülerek kaldığımız namazlarımız vardı.Komşularımız vardı bayramlarda ellerini öptüğümüz. Süslenip gittiğimiz bayram namazlarımız vardı. Oyunu ve oynamayı henüz demir îcâd edilmeden öğrenmiş gibiydik . Taşlarla, iplerle, ellerle oyunlar oynardık . Bir galiz küfür işittiğimiz vakitte utanırdık. Henüz teknoloji dedikleri fitne bulaşmamıştı bizim çocukluklarımıza. Babalarımıza cep telefonu için değil de bir meşin top için günlerce dil döktüğümüz zamanlardı. Yaşı bizden büyük olan herkes ağabeyimizdi , ablamızdı mesela . Sonra elinde bir pazar poşetiyle evine giderken sokakta oynayan bütün çocuklara her ne metaı varsa o poşetinden dağıtıveren komşularımız, amcalarımız, ablalarımız vardı. Bayram harçlıklarımız vardı , Çelik çomaklarımız, dokuz taşlarımız, anılarımız , ağlamalarımız ..
Bir çiçeği koparmadan koklamayı bilmiyorsunuz bayım. Bir kadınla sevişmeden sevmeyi, Dövüşmeden barışmayı. Siz insan olmayı hiç denemediniz bayım. Ne güneşin küfür yemediği kaldı sizden ne yağmurun. Çamurun içinden çıktık diyorsunuz ya hani, Siz o çamuru bile kirlettiniz bayım. Yaşıyorsunuz ama yaşattığınız kaç umut kaldı elinizde? Dilinizde hep
Reklam
AYNI ŞEHRİN SAFSATA ADIMLARI
Şuan saçma bir durumdayım, Geçtiğim sokakta lambalar patır patır sönerken, Yanan son sigaram, Her şeyimi unutmuşum bir anda. Evde beni bekleyen karımı, Ödeyemediğim borçlarımı, Üst üste binmiş ödenmemiş kirayı...
Zifiri karanlığı bozan o sokak lambası aydınlatıyor içeriyi, birde fotoğrafların..
Hey gidi Hey Gör bakalım varmı Bizden başka bir dünyada böyle güzellik
Ecdad zamanında ; -Pencerenin önünde sarı çiçek varsa : *Bu evde hasta var .Evin önünde hatta bu sokakta gürültü yapma .. anlamına gelirdi .. -Pencerenin önünde kırmızı çiçek varsa : *Bu evde gelinlik çağına gelmiş , bekar kız var .. Evin önünden geçerken konuşmalarına dikkat et ve küfür etme anlamına geliyordu. -Kız istemeye gelindiğinde damat adayının namaz kılıp kılmadığını anlamak için pantolonunun ' diz izine ' bakılırdı .. -Kahvenin yanında su gelirdi .. *Şayet misafir toksa önce kahveyi alır , açsa suyu alırdı .. Ona göre ya yemek sofrası hazırlanır ya meyve ikram edilirdi . -Kapıların üstünde iki tokmak olurdu .. Biri kalın biri ince .. Gelen bayansa kapıyı ince tokmakla vururdu .. Evin hanımı kapıyı ev haliyle bile açardı .. Erkekse kalın tokmakla kapıyı vururdu .. Evin hanımı kapıyı ya örtünüp açar ya da Bi mahremi ( kocası vs .. ) açardı .. -Peygamber efendimiz ( S.A.V. ) ' in 63 yaşında vefatından sebep , 63 yaşını geçmiş büyüklerimiz yaşları sorulduğunda ' Haddi aştık ' derlerdi. -Yolda küçük büyüğünün önünden yürüyemezdi ... -Cuma namazına esnaf - ki kuyumcular da dahil - kapıya kilit vurmadan giderlerdi .. -Fitre zekat Ramazandan önce Şabanda verilirdi 🍯 Fakir fukara Ramazana erzaksız girmesin diye .. -Esnaf Ramazan ayında toplanıp gerçek bir ihtiyaç sahibinin ' borçdefterini ' kapatırdı . - Beyler , hanımlara hediye olarak ' ayna ' alırdı .. Ki bunun anlamı : ' Sana senden daha güzel verebilecek bir hediye yok .. ' demekti .. ...Her okundugunda hayranlik uyandiran hasletler...
Ecdad zamanında ; -Pencerenin önünde sarı çiçek varsa : *Bu evde hasta var .Evin önünde hatta bu sokakta gürültü yapma .. anlamına gelirdi .. -Pencerenin önünde kırmızı çiçek varsa : *Bu evde gelinlik çağına gelmiş , bekar kız var .. Evin önünden geçerken konuşmalarına dikkat et ve küfür etme anlamına geliyordu. -Kız istemeye gelindiğinde damat adayının namaz kılıp kılmadığını anlamak için pantolonunun ' diz izine ' bakılırdı .. -Kahvenin yanında su gelirdi .. *Şayet misafir toksa önce kahveyi alır , açsa suyu alırdı .. Ona göre ya yemek sofrası hazırlanır ya meyve ikram edilirdi . -Kapıların üstünde iki tokmak olurdu .. Biri kalın biri ince .. Gelen bayansa kapıyı ince tokmakla vururdu .. Evin hanımı kapıyı ev haliyle bile açardı .. Erkekse kalın tokmakla kapıyı vururdu .. Evin hanımı kapıyı ya örtünüp açar ya da Bi mahremi ( kocası vs .. ) açardı .. -Peygamber efendimiz ( S.A.V. ) ' in 63 yaşında vefatından sebep , 63 yaşını geçmiş büyüklerimiz yaşları sorulduğunda ' Haddi aştık ' derlerdi. -Yolda küçük büyüğünün önünden yürüyemezdi ... -Cuma namazına esnaf - ki kuyumcular da dahil - kapıya kilit vurmadan giderlerdi .. -Fitre zekat Ramazandan önce Şabanda verilirdi 🍯 Fakir fukara Ramazana erzaksız girmesin diye .. -Esnaf Ramazan ayında toplanıp gerçek bir ihtiyaç sahibinin ' borç defterini ' kapatırdı . - Beyler , hanımlara hediye olarak ' ayna ' alırdı .. Ki bunun anlamı : ' Sana senden daha güzel verebilecek bir hediye yok .. ' demekti .. ...Her okundugunda hayranlik uyandiran hasletler...
Reklam
Ben aykırıyım bayım
Bir çiçeği koparmadan koklamayı bilmiyorsunuz bayım. Bir kadınla sevişmeden sevmeyi, Dövüşmeden barışmayı. Siz insan olmayı hiç denemediniz bayım. Ne güneşin küfür yemediği kaldı sizden ne yağmurun. Çamurun içinden çıktık diyorsunuz ya hani, Siz o çamuru bile kirlettiniz bayım. Yaşıyorsunuz ama yaşattığınız kaç umut kaldı elinizde? Dilinizde hep
Hayvanlara İşkence Edenlerle Aynı Havayı Solumak Zorunda Kalmak...
Facebook’ta her gün yüzlerce paylaşım görüyorum hayvanlara eziyete dair. İçim parçalanıyor… Bunları yapanlara ettiğim küfür ve bedduanın haddi hesabı yok… Ama bu da beni rahatlatmıyor. Kalbim, ruhum ve vicdanım bu insanların çok ağır cezalarla hüküm giymelerini, hatta mümkün olsa benzer şekillerde işkenceye maruz tutulmalarını istiyor… Allah’ım nasıl hırslanıyorum bu insanım diye geçinen şerefsizlere… Sokakta birinin bir hayvana kötü muamele ettiğine rast gelirsem kendimi kaybediyorum, ben de insanlıktan çıkıyorum o anda ama elimde değil… Ağzı dili olmayan, sevgiden ve karın tokluğundan başka bir şey arzu etmeyen o canlara nasıl kıyılır? Bu insanlar halktan aforoz edilmeli, bir adaya atılmalı belki… Orada hayvanların en aşağılıkları olarak ömürlerini sürsünler hatta birbirlerini yesinler… Bu arada sanmayın ki ağzı dili bir olanlarla onları aynı kefeye koyuyorum hayvan diyerek… O ağzı dili olmayan canlılara desem desem melek derim… Hayvan sıfatı ancak öyle zalimlere, zulmü sevenlere yakışır… Umarım, dilerim en kısa sürede hayvanlara işkence edenler içinde bir yasa çıkar ve doğru bir şekilde uygulanır… #alıntı
Kâfirler, Resulullah (sav)’a: “Biz sende diğer insanlardan ayrı bir üstünlük görmüyoruz, diyorlardı, sen de sair halk gibi yersin, sokakta gezersin. Dua et, Allah sana çok altın ve para versin, bostanlar versin, biz de inanalım.” Veya şöyle söylüyorlardı: “Bir merdiven dayayıp göğe çıkmadıkça ve oradan melekleri, bir de kitap getirmedikçe, sana inanmam.” Bu itirazlar, bu mülâhaza biçimi şimdi bize fazla mı ilkel görünüyor? Ama düşünülsün ki, küfür, baştan beri bu tür mülâhazalar içindeydi. Onların istekleri gerçekleştirilmiş olsa bile inançları değişecek değildir. Bu yüzden, bu tür taleplere verilecek cevap aynı mantık yolunu izlemeyecek ve cevap şu olacaktır: “Allah bu dediklerinizin tümüne kadirdir. Lakin bana bu gibi şeyleri talep etmeyi emretmedi.” (Hadis-i şerif meali).
1.119 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.