"3 ocak 1799 çarşamba sabahı, kırk iki yaşında, sakalında belki tek ak bile bulunmayan genç bir adam olarak son nefesini verip hâmûşâna karışan şeyh gâlib'in cenazesi yıkanırken, henüz hayatta olan babası mustafa reşid efendi'nin oğlunu son olarak görmek istediği, teneşirin başında, yağmur gibi dökülen gözyaşları aksakalından süzülürken "ah oğul, bu tahtaya kara sakal yakışmıyor" dediği bilinmektedir."
Sayfa 85 - geçdi galib dede candan yâ hû
Şeyh Galip
Mağlubun olmada günden güne efzun Şayeste idi mahlasın olsaydı Gururi Galib görünen Esad'a menhus diyorsun Hüzni'yi unuttun mu ne yaptın a Sururi
Sayfa 195Kitabı okudu
Reklam
“Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”
Derdi hasretle neler çektiğimi ben bilirim Yareme şimdi ne zehr ektigimi ben bilirim
“Sustuktan sonra söylenen sözler eğer aşkın sırlarına dairse, sözden daha yüksek ne vardır?
Reklam
Sururî
Bilmem ey menhus adın Esad mıdır,Galib midir Zatını tarif kıl kimsin kime mensubsun Gerçi dersin şairane ben tegallüb eyledim Piş-i erbab-i suhanda galiba mağlubsun
Sayfa 195Kitabı okudu
Gâlib bir rubâisinde hiç kimseyi mazmunlarını anlamadıkları için ayıplamayacağını, çünkü bunların her birinin "güher-i gayb-ı hüviyyet" olduğunu ve akıl dalgıcının bu incileri bulup çıkaramayacağını söylerken biraz da Sebk-i Hindî'yi târif eder gibidir: "Ol şâir-i kemyâb benim kim Gâlib Mazmunlarımı anlamamak ayb olmaz Yektâ güher-i gayb-ı hüviyyetdir hep Gavvâs-ı hıred behre-ver-i gayb olmaz"
Sayfa 27 - Kapı YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Hüsn ü Aşk aslında sadece Gâlib'in eseri değil, yorgun bir medeniyetin son güzel şarkısıydı.
" Hani rüyada söyler, sabah unuturuz ya, işte öyle unutulmuş nice binlerce şiir onun'çün Haşim'inki rüya üstüne rüya! "
258 öğeden 161 ile 170 arasındakiler gösteriliyor.