Zevk alıyor muyuz, makinenin dişleri olarak!
Makine ne masumları ne de tanıkları kabul eder. Kim inkar edebilir? Kim ellerini temiz tutabilir? Küçük dişli ilk seferinde kusar. İkinci seferde dişlerini sıkar. Üçüncüde alışır ve görevini yerine getirir. Zaman geçer ve dişlinin tekerciği makinenin dilini konuşmaya başlar: kukuleta, sopa, elektrik, denizaltı, kelepçe, askı. Makine disiplin ister. En yeteneklileri en sonunda bu işten zevk almaya başlarlar.
Sayfa 156 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
En perişan kafadaki en yırtık pırtık kukuleta bile bir tür önem arz ediyordu; sanki etraftakilere şöyle diyordu: "Şu kukuletayı takan ben, hayatta kalmanın ne zor olduğunu gayet iyi biliyorum. Peki ya sen, şu kukuletayı takan benim, senin canını ne denli kolay alabileceğimi biliyor musun?"
Sayfa 287Kitabı okudu
Reklam
Savaş :(
Kafasına siyah kukuleta geçirilmiş adam, yaralı koluyla çocuğunu bağrına basmış, tozlu kirli sol elini, korkudan ya da geçirdiği havaleden yarı baygın oğlancığın alnına koymuştu. Dünyanın bütün sevgisi o ince parmaklı zayıf elde toplanmıştı sanki; öyle yumuşacık, okşar gibi, incitmekten çekinerek... Başı öne eğikti, dudaklarının kıpırdadığı fark edilmiyordu, ama çocuğun terden kirden alnına yapışmış siyah saçlarına değiyordu çenesi. Kafasına geçirilmiş; aşağılanmanın, yenilginin, belki de ölümün simgesi lanetli kara çuvalın altından çocuğuna sevgi sözcükleri fısıldıyordu besbelli. Korkma, bu bir oyun, diyordu belki de. Oğlunu bütün bir dünyaya karşı korumak istercesine sanki koruyabilirmiş gibi ve koruyamayacağını bilmenin çılgın, umarsız kederiyle yaralı koluyla ve yüreğiyle sıkı sıkı sarılmıştı ona. Çocuğun, babasının kolundan sızan kana bulanmış yüzünde, yarı yumulu gözlerinde ne korku, ne gözyaşı, hafifçe aralanmış ağzında ne sitem, ne feryat; bir daha hiç konuşmayacağı, hiç ağlamayacağı besbelli bir suskunluk.
“Cucullus non facit monachum.” Kukuleta giymekle rahip olunmaz.
Sayfa 114 - LucioKitabı okudu
Bir Rum arkadaşıma sevimli bir kız soruyor: “Biz İstanbul’ a 1984’te geldik. Siz ne zaman geldiniz?” Arkadaşım sakince cevaplıyor “3000 yıl önce.” Bu hayatın bizim gibi farkına varmadılar, bunun hazzını çıkaramadılar. Bir Rum evinden gelen bir tepsi musakkaya karşılık annenin gönderdiği bir Anadolu mantısı ya da bir Ermeni evinden gelen midye
Makine ne masumları ne de tanıkları kabul eder. Kim inkar edebilir ? Kim ellerini temiz tutabilir ? Küçük dişli ilk seferinde kusar. İkinci seferde dişlerini sıkar. Üçüncüde alışır ve görevini yerine getirir. Zaman geçer ve dişlinin tekerciği makinenin dilini konuşmaya başlar: kukuleta, sopa, elektrik, denizaltı, kelepçe, askı. Makine disiplin ister. En yeteneklileri en sonunda bu işten zevk almaya başlarlar.
Reklam
Cucullus non facit monachum.* *Kukuleta giymekle rahip olunmaz.
Sayfa 114Kitabı okudu
"Hizmetinizdeyiz !" dedi tek sıraya dizilmiş olan Bifur, Bofur ve Bombur. Ardından iki sarı kukuleta ile ve gümüşten uzun bir püskülü olan gök mavisi bir kukuletayı astılar. Bu sonuncusu son derece mühim bir cüceye, hatta ulu Thorin Meşekalkan'ın ta kendisine aitti.
82 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.