Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dilini kaybetmeyen milletler din değiştirse bile birliğini ve bütünlüğünü kaybetmeyebilir, fakat tatbikat bu iddiayı pek haklı çıkarmıyor. Türklerde millî birliği kuran unsurlar arasında din dilden hiç de geri kalmamıştır. Türkler Müslüman olmasaydı değişik isimlerde kavimler hâlinde dağılıp gidebilirlerdi, nitekim daha önce çeşitli dinlere girerek birbirlerine düşman olmuşlardı. İlk defa Müslümanlık bütün Türkleri - bazi istisnalar hariç- topyekûn içine alacak kuvveti gösterdi ve Türkler Müslüman olduktan sonra kuvvetli birlikler teşkil ettiler. Bugün dahi din birliği dil birliğinden daha kuvvetli bir rol oynamaktadır. Bu yüzden Türkiye içinde millî birliği parçalamak isteyenlerin en çok istismar ettiği hususlardan biri mezhep farklarıdır.
"Türklerin namuskârlıktan ayrıldıklarını hiç görmedim. Rumlar ise sözlerinde durmamış olmaktan pek utanmazlar ve Türklerden yedikleri dayak vesaire cezalara rağmen düzenbazlıktan pek sıkılmazlar bilhassa Rum kasaplarla bakkalların hileli terazi ve ölçü kullanmak veyahut bozuk gıda maddeleri satmak gibi suçları sabit olduğu için dükkanlarının önüne kulaklarından çivilenerek saatlerce teşhir edilmelerine sık sık tesadüf edilir. (A. del la Motreye, 1727)
Reklam
modernleşmek için mutlaka Avrupalı olmak gerekmez. Zaten herhangi bir milletin bir başka millete ait kültürü olduğu gibi benimsemesi imkansızdır. Bu, tıpkı bir millete ait tarihin bir başka millet tarafından aynen yaşanması gibi olur. Tarih bir milletin hayatıdır; yani hayat içinde karşılaşılan ve büyük ölçüde başkalarınınkinden farklı olan şartların ve bu şartlara yapılan tepkilerin hikayesidir; kültür ise bu tepkilerden doğan inanç, norm ve davranış özellikleridir. Avrupalılaşmayı imkansız kılan şey işte budur.
Kültür bir inançlar, bilgiler, his ve heyecanlar bütündür; yani maddî değildir.
Medeniyet usûlle yapılan ve taklik vasıtasiyle bir milletten diğr millete geçen mefhumların ve tekniklerin mecmuudur. Hars ise hem usûlle yapılamayan, hem de taklile başka milletlerden anılnamayan duygulardır.
Fakat kültür-medeniyet ayrımı bizler- Türkler- için sadece sosyolojik kavram meselesi değildir; millet hayatına nasıl bir yön vereceğimiz konusundaki isteklerimize objektif veya îlmi destek bulma gayretidir.
Reklam
154 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik
Sosyal psikoloji alanında ülkemizin yetiştirdiği önemli bilim adamlarından
Erol Güngör
Erol Güngör
bu kitabını 20 yaş üstü her Türk gencinin okumasını isterim. Henüz genç sayılacak yaşta (44) hayatını kaybeden Erol Hoca’yı okuduğunuz zaman, Türk milliyetçiliğinde eksik olan bir takım unsurların ayırdına varıyor ve vatanı sevmenin ona bekçilik yapmak demek olmadığını anlıyorsunuz. Ben 19 yaşındayken üniversite ikinci sınıfta, bu kitap ile Erol Hocayı tanımıştım. Eğer hiç okumadıysanız güzel bir başlangıç kitabı.
Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik
Kültür Değişmesi ve MilliyetçilikErol Güngör · Yer-Su Yayınları · 2020196 okunma
"Hakikatte kültür değişmeleri üzerinde şimdiye kadar yapılan araştırmalar göstermiştir ki, bir kültürün mensupları kendilerini karşıdakilerden daha aşağı gördükleri nispette yabancı kültürün daha ziyade prestij yaratan dış görünüşlerine önem vermekte, karşıdakilere hakim bir tavırla baktıkları zaman da daha çok gerçek ihtiyaçlarını giderecek unsurları almaktadır."
Sayfa 125
"Halktan insanlar çok defa okumuşlar arasındaki geçimsizliklere bakarak, hayret içinde kalmaktadırlar; çünkü onlar böyle davranışları ancak cahillere yakıştırırlar."
Sayfa 44
"Türkiye'de bugün hala bağımsız bir kültür şahsiyetinden söz ediliyorsa, bunu bizim eski kültürümüzün her türlü hoyratlık karşısında hala direnecek kadar kuvvetli olmasına borçluyuz."
Sayfa 38
Reklam
...Amerika'da işi çok ve parası az insanlara hizmet eden kafeterya tipi yemekhane Türkiye'ye gelince işi az ve parası çok insanların kullandığı lüks bir lokanta haline gelir. İstanbullu memur gazeteyi okumak için, köy delikanlısı tütün sarmak için, taşra bakkalı ise helva paketlemek için alır. Sosyalizm İngiltere'de işçi sınıfının refahına yönelmiş bir hareket olarak gelişir, Türkiye'de müreffeh insanların bir problemi olur. Batı medeniyeti kendi kaynağından uzak bölgelere işte bu şekilde yayılmaktadır. Bir de bu yayılmanın mecburi kültür değişmesi halinde bir cemiyete zorla kabul ettirildiğini düşünelim. Manasını ve fonksiyonunu büyük ölçüde kaybetmiş şeylerin medeniyet adına empoze edilmesi, heralde medeniyete karşı en büyük kötülüğü teşkil eder.
Sayfa 111Kitabı okudu
Türk halkının mümeyyiz vasıflarından biri de disiplin duygusudur. Bu duygunun ne kadar yaygın ve ne kadar köklü olduğu yabancıların ilk anda gözüne çarpmaktadır. Eski Çin tarihleri Türkleri savaşlarda zafere götüren şeyin esas itibariyle disiplin olduğunu söylüyorlar. Hakikaten Türklerin en köklü ve devamlı vasıflarından biri bu olmuştur.
Hakikatte bir memlekette azınlıkların durumu canlı organizmadaki çürütücü bakterilere benzer. Organizma sağlam olduğu müddetçe bakteriler faaliyet gösteremez; fakat zayıf düştüğü zaman onu yemeye çalışırlar.
"Türkler yaradılıştan iyidirler. Bu hallerini iklimin tesirine bağlamak doğru olmaz. Çünkü Rumlar da aynı memlekette dünyaya geldikleri halde mizac itibariyle Türklerden o kadar farklıdırlar ki, atalarının ancak fena huylarına, yâni hilekârlıklarına, hainliklerine ve gururuna vâris olmuşlardır." Du Lois
Örf ve âdetler cemiyetin belkemiğini veya iskeletini teşkil eder, yani onlar olmaksızın insanlar bir arada ve düzenli bir hayat yaşayamazlar. Bu bakımdan cemiyetin asıl karakteri devamlı hareket halinde olmak değil, istikrar ve düzen sağlamaktır. Cemiyet değişen bazı şartlar karşısında kendini değiştirmek zorunda kaldığı için değişebilir, ama her zaman işi "en az değişme" ile kapatmaya çalışır; onun gayesi ayakta kalmak ve hüviyetini kaybetmemektir.
400 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.