Dini tecrübelerin sosyolojik boyutu
Dinî tecrübelerin evrensel boyutu vardır. Dinî inanç ve tecrübelerin kültürel kökeni olduğu gibi kültürün de kökeni dinî tecrübelerde bulunmaktadır. Kültür içinde yer alan sosyal, ahlaki hatta teknolojik gelişmelerin kökeninde de dinî etkiler bulunmaktadır.
Bir hayat felsefesi ve onu formüle edip dile dökecek birileri olmadan bir kültür var olamaz...
Sayfa 13 - Pegasus yayınlarım, birinci baskı: İstanbul, Kasım 2021Kitabı okudu
Reklam
Buna göre Batı’dan makineleri, aletleri, araçları, fabrikaları almak yetmez. Zira bu aldığımız teknolojinin arkasında Batı Bilimi vardır. Onu da almazsak, aldığımız teknoloji iğreti ve köksüz olur. Demek ki teknolojiyi alırken bilimi de alacağız. Dolayısıyla Batı’nın felsefesini ve onun parçası olduğu insan bilimlerini de alacağız. Fakat bilimin üst sınırları felsefenin içine girmektedir. Dolayısıyla Bat’nın felsefesi ve onun parçası olduğu insan bilimlerini de alacağız. Tabii toplumsal bilimlerin de bilimin bir parçası olduğunu unutmayacağız. Fakat felsefenin gelişmesi için felsefenin sezgisel yönlerini ve sanat ve kültürle ilişkisini göz ardı etmemek gerekir. Görülüyor ki teknoloji-bilim-felsefe-kültür ve sanat bir bütündür. Bunların verimli olabilmesi için düşünce özgürlüğü; bilime, kültüre, sanata, bunlarla uğraşanlara, bulundukları kurumlara saygı göstermek ve değer vermek şarttır.
Sayfa 223Kitabı okudu
"Ortaya çıkabilecek hazin sonuç belki de duygu yelpazesinin büyük ölçüde ve geri dönüşü olmayacak biçimde yitimi ve insanın yaşantısının yoksullaşmasıdır. Kısa bir süre önce, münzevi Emily Dickinson büyük bir acının doğurduklarını ustalıkla yazabiliyordu. Büyük kederin ardından, kaskatı bir uyuşukluk çöker bedene/Sinirler dizilir sıra sıra mezarlar gibi matem içinde. Nathaniel Hawthorne suskunluğunu dünyayla sıkı bağlar kurmanın yeni bir biçimine dönüştürebiliyordu; bununla ilgili bir eleştiri de durumu, uygun biçimde "utangaçlığın felsefesi" olarak adlandırıyordu. Henry David Thoreau da kasabadan birkaç kilometre uzakta bir kulübede yaşayıp ısrarla yalnızlık isteyenlerdendi. Mektup almayı ya da kelle vergisini ödemeyi reddederek, "yavaş ve telaşız" bir hayat sürebilmek için diğer insanlardan uzak duruyordu. Bugünlerde olsa Dickinson, Prozac kullanırdı; Hawthorne, söyleşi programı Oprah 'ya çıkıp müşkül durumunu sosyal fobi diye adlandırarak ağıt yakardı. Thoreau da mahkemeye çağrılır; sivil itaatsizliği, insanın kendi vicdanının peşinden gitmesi olarak gördüğü için DSM'den bir tanı alırdı. 19. yüzyılda Thoreau, Hawthorne, Dickinson ve sayısız başka kişi insanlığa, derin düşüncelerden doğan bilgeliği bağışladılar. Bugünse psikiyatrlar bize ilaç kullanmamızı öneriyor." -Christopher Lane, Utangaçlık: Normal Bir Davranış Tarzı Nasıl Hastalık Haline Geldi?, İş Bankası Kültür Yayınları, syf: 11
Karanlık Çağda Papalık
Üstesinden gelinmesi daha zor olan bir kültür emperyalizmi vardır.Batı Roma İmparatorluğu çöktükten uzun süre sonra-aslında Reformasyona kadar-bütün Avrupa kültürü Roma emperyalizminden bir iz taşıdı.
Marley'nin hayaleti, hayaletle karşılaşma tecrübelerinde yaşandığına inanılan klişe özelliklerden bazılarını ortaya koyar; hayaletin şeffaf bir bedeni, katı objelerin içinden geçebilme özelliği ve havada uçma yeteneği vardır; sesi sahibinin korkunç kaderini yansıtır, canlı varlığın yüreğine korku salma kapasitesine sahiptir. Bu özellikler klişedir, ama zaruri değildir. Popüler kültür, bu özelliklerin bazılarının veya hiçbirinin olmadığı hayalet tecrübelerine dair örnekler de sunar.
Reklam
1.000 öğeden 841 ile 850 arasındakiler gösteriliyor.