“Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım, karanlığa o kadar alışmışsınız ki, yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi. Aydın gölgesinden korkuyor. Kafası ile düşünen adamın tutunabileceği dal yok.”
İnsanların hayvana ve maddeye özenmelerini caresizligin,şuursuzlugun tezahürü saydığı ve mutlak gerçeğin karşısında herkesin sükut ettiğini,bu hususta fazla söz söylemenin neticeyi değiştirmeyeceğini kendi tecrübelerinde de gördüğü için nihaî kararını vermişti: "Galiba tek kurtuluş inanmakta. İman ilâhi bir hidayet..."
Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım ve kitapdaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı.
Hiçbir şeye ihtiyacım yok, hiçbir ihtirasım yoktur. Bir kelime ile Müslüman olmak istiyorum. Falan sınıfta değil de Müslüman hangi sınıftansa o sınıftan olmak istiyorum.
Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım, karanlığa o kadar alışmışsınız ki, yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi. Aydın gölgesinden korkuyor. Kafası ile düşünen adamın tutunabileceği dal yok.
Siz ki anavatandan bile kovulmuşsunuz.
Habasatle kaynaşmış, şerle yoğrulmuşsunuz.
İnsanlığın, tarihin lanetlerle andığı
Ufkumuzda tüneyen bir alay baykuşusunuz.
Cemil Meriç
Solun mukabili sayılan sağ hakkındaki telâkkileri de bundan pek farklı değildi. Ona göre sol perişan, sağ paramparça idi. Hep daha çok kâr peşinde koşan ve kendi menfaati için bazı ülkeleri hammadde pazarı hâline getiren kapitalizm ise bir nevi yamyamlıktı.
Ölmek istiyorum, dekorsuz, poz almadan.Batan bir güneş gibi ihtişamla değil, kaderin bileklerime taktığı prangalardan kurtulmak için ölmek. Mütevazı bir odadan süslü bir salona geçer gibi, realiteden tarihe geçmek umurumda değil.
Şiirde bir Bâkî, bir Fuzulî, bir Nedim, bir Şeyh Galip hâlâ rakipsiz. Hamit veya Fikret, Haşim veya Yahya Kemal, Necip Fazıl veya Nâzım Hikmet. Himalayalar’da birer zirve.