Sinan Canan hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Sinan Canan’ın onlarca videosunu izlemişimdir, izlemeye de devam ediyorum. Yıllardır uğraştığı bir şey var. Bu uğraşının adı da onun tabiriyle bilimi “halk dilinde” anlatmak. Bunu başarıyor mu? Bence başarıyor. Uzmanlık
Gazap Üzümleri eserinde joad ailesi aracılığıyla bir toplum ve insanlık sorunlarından birine değinmiş.
Hikâyemiz joad ailesi üzerinden anlatılsa da yer yer başka karakterlerin gözünden empati de yaptırıyor. Hatta
Öncesinde yazarın kalemini "Ruh Ziynetleri" kitabında tanımıştım. Bu kitabını da çok severek okuduğumu söyleyebilirim. ️ Kitap; hayat, iletişim, çocuk, evlilik ana başlıklarından oluşup bölüm sonlarında kısa soru cevaplar şeklindedir. Hayatın her noktasına, insanlığa dair her şeye, kısa kısa bölümler değinen deneme tarzında yazılar
Okurunu kendine bağlayan başkahraman Santiago, Endülüs’ten başlayıp Mısır Piramitleri’ne kadar devam eden serüveni esnasında kitap okurunu da kendi iç âlemine doğru bir seyahate çıkarır. Simyacı’nın bu kadar beğenilmesinin sebebi belki de iç âleme doğru yapılan bu gizemli ve öğretici yolculuktur.
Kendi kişisel menkıbesini arayan
Stefan Zweig' ın bu kitabı 4 tane hikayeyle karşılıyor bizi. Bunlar ;
1. Mürebbiye: İki kız kardeşin eğitimi için tutulan bir öğretmenin hayatının bir bölümünü anlatıyor. Burada çocuklardan saklanan bilgilerin ve bunları öğrenmek için türlü türlü işlere giren çocukları, öğrendikleri daha doğrusu yarım yamalak öğrenmeye çalıştıkları bilgilerin onların ruh halindeki değişimlerini anlatmaktadır.
"Mazeretler, mazeretler! Ahlaken zayıf olanların her zaman bir mazereti vardır zaten."(sayfa 14)
2. Yaz Novellası: Hikayemizde yaşlı bir adamın bir kıza sanki genç bir delikanlıymış gibi mektup yazarak kızda meydana gelen değişimlerden bahsetmektedir.
3. Geç Ödenen Borç : Günlük hayatın içinde dinlenemeyen bir kadın kafa dinlemek için gittiği yerde eski ya da ilk aşkıyla karşılaşır. Ama onu öyle bir halde görür ki! Koskoca sanatçı günlük ihtiyaçları için halkın bakımına muhtaç kalmıştır. Neyse bizim ana karakterimiz de onun bir sanatçı olduğunu oradaki tüm herkese nazik bir biçimde öğreterek onların bu zavallı adama daha iyi davranmalarını sağlayacaktır. Eskiden farkında olmadığı hatta üzerinde bile düşünmediği bir borcu olduğunu aklına gelir bu şekilde davranarak da sanatkarın eski saygınlığına kavuşmasına bir nebze olsun katkıda bulunduğu için artık huzur içinde evine döner.
4. Kadın ve Yeryüzü: Tüm halkın yaşadığı kuraklık, bir türlü yağmayan yağmur...
Okurken bile nerede bu yağmur dediğiniz zamanlar olacaktır.
MürebbiyeStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202126,5bin okunma
Şuan bu sitede Dursun Akçam'ın okunma sayısı "44" Söz eyleme nasıl dökülür? Şair Ergin Günçe'nin bir cümlesi var: "Bildiri olup dağılmalı insan büyüyünce" evet dağıldık ama bildiri olarak değil değerlerden, mücadeleden, okuma eyleminden, gerçek yazarlardan uzaklara doğru dağıldık. Merkezde kalan bir avuç insanı da Dursun Akçam
1938’de yayımlanan roman Brezilya taşrasında kuraklık felaketinin pençesindeki kuzeydoğuda yaşayan göçmen işçilerden oluşan bir ailenin iki yıllık bir süreyi içeren, kısa bölümlerden oluşan epizodik öyküsünü anlatır. “Kıraç” yazarın en önemli eseri olarak kabul ediliyor. Maalesef dilimize tek çevrilen kitabı da bu. Aile dört kişiden oluşuyor. Çok
(Bu yazı biraz Kızıl Veba kitabını, biraz "genel anlamda" kıyamet sonrası alt türünü, biraz da benim Jack London serüvenimi konu alıyor.)
Jack London, kendisinden köşe bucak kaçtığım yazarların başında gelirdi. Kitapçıların rafları arasında dolaşırken adını gördüğüm yerde, "Yine mi bu adam!" der, başka yöne dönerdim yüzümü.