Celal el-Basri Hazretleri der ki:
Tevhid imanı şeriatı (tatbik etmeyi) gerektirir, şeriatı olmayanın imanı ve tevhidi de olmaz. Şeriatta edebi gerektirir. Edebi olmayanın şeriatı, imanı ve tevhidi de olmaz!
"Bir toplumda, âdaba riâyet edilmiyorsa, orada ahlâkın varlığından bahsedilemeyeceği gibi; âdâb-ı muaşeret ve ahlâka önem verilmeyen cemiyetlerde, hukuka saygı, nizam ve intizamdan bahsetmek de mümkün değildir."
Hz. Peygamber (s.a.v), bir hadislerinde: “Halkın arasına karışıp onların sıkıntılarına sabreden bir Müslüman, halktan uzak yaşayan ve onların cefâlarına sabretmeyen Müslümandan daha hayırlıdır” buyurmuştur.
Her insan başkalarına karşı mecbur olduğu his ve muameleleri tam olarak ifâ edebildiği ölçüde, başkalarının da kendisine karşı medenî bir tarzda davranmasını bekleyebilir.
Bir mûsikî parçasının ruh okşayıcı güzelliği notalar sayesinde gerçekleştirildiği gibi ahkâm ve ameller de ancak âdâb-ı muaşerete riâyetle güzelleşir, takdir edilir.
Her insanın başına bir polis dikmek mümkün olmadığı için, yalnız kanunların mevcudiyeti, bir toplumu yönetmek için kâfi olamaz. Onların vicdanlarına tesir edebilecek birtakım ahlâkî esaslara da ihtiyaç vardır.
"De ki :Ey nefislerine karşı israfa/ aşırılığa dalan kullarim! Allah'in rahmetinden umudunuzu kesmeyin! Muhakkak ki ,Allah günahların tamamını bağışlar. Çünkü O çok bağışlayicidir,çok merhametlidir."Zümer ,39/53