Dil bir kelime ağacıdır. Aşılanmış bir meyve ile yabanisi arasında ne derece fark varsa; terbiyeden geçmiş bir dille, terbiye görmemiş bir dil arasında da o kadar fark vardır. Biri bal gibi tatlı, diğeri zehir gibi acıdır.
Dr. Bekir Tok Hamd âlemlerin rabbi; hangimizin daha güzel amel yapacağını ortaya çıkarmak için hayatı ve ölümü yaratan Allah'a,
Salat ve selamda karanlıkların içine ışık saçan bir kandil olarak gönderilen Rasulullah'a olsun..
İnsan köklerine, nereden geldiğine dair ne kadar araştırma ve çalışmalar yapsa da hiç bir bulgu şu kesin ve net
İnsanın konuşması, onun iç dünyasını bize yansıtır. Hatta denilir ki "ağzınızı her açışta başkaları oradan içinizi seyreder." Konuşmalarımız bizi tanıttığı gibi, hâl ve hareketlerimiz, jest ve mimiklerimiz de bizi tanıtır, hem de çok daha ileri boyutta... Öyle ki beden dilinin sırlarını bilenler, bizi bir kitap gibi okuyabilirler. Sözlerimizden iç dünyamıza uzandıkları gibi, davranışlarımızdan da ruhumuzun ta derinlerine inebilirler, söylediklerimizi veya söyleyemediklerimizi de duyabilirler.
Eskiler beden dili yerine hâl dili (lisan-ı hâl) ifadesini kullanırlar, "Lisan-ı hâl, lisan-ı kâlden daha üstündür" diyerek de hâl dilinin konuşma dilinden daha etkili olduğunu anlatırlardı.
Yıllardır Kur'an araştırmaları yapan biri olarak, kutsal kitabımızda beden diliyle alakalı bazı şeyler olduğunu hissediyor, ama bu ölçüde olduğunu da -doğrusu- bilmiyordum. Psikolojide "algıda seçicilik" şeklinde ifade edilen durum ile Kur'anı okuduğumda bu çalışma ortaya çıktı.
Hz. Lokman oğluna çok güzel nasihatler verir. Bunlardan biri de şudur:
“Küçümseyerek insanlardan yüzünü çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, böbürlenen, kibirlenenleri sevmez.” [ Lokman, 18 ]
Tarih boyu dini değerlere saldırılar eksik olmamıştır. Bunlara verilecek tepki türlerinden biri de, onların bulunduğu yerden kalkıp gitmek, onları dinlemeyerek protesto etmektir. Böyle bir hareket bazen o kimseye el ile müdahaleden çok daha etkili olabikmektedir.
Kur'an, bunu şöyle nazara verir:
“Âyetlerimiz hakkında münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman hemen onlardan uzaklaş ki, ondan başka söze dalsınlar. Eğer şeytan bunu sana unutturursa, hatırladıktan sonra hemen kalk, o zalim kavim ile beraber oturma.” [En’am, 68]
Bir başka ayet ise, şöyle der:
“Allah size Kitap’ta şöyle hüküm indirdi: Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe onlarla oturmayın, aksi halde siz de onlar gibi olursunuz.” [Nisa, 140]
“Öff” ifadesi, “bıktım, sizden nedir çektiğim, artık sıkılmaya başladım” gibi manaları ifade eder.
“Ah!” ifadesi, kişinin iç dünyasındaki ızdırabın bir tercümanıdır.
“Oh” ifadesi, sürûr ve memnuniyet ifadesidir. Daha çok sıkıntılı bir durumdan kurtulunca söylenir. “Ohh, dünya varmış!” cümlesinde olduğu gibi.
“Hımm” ifadesi, düşünceli tavırların göstergesidir.
“lhh” ifadesi, iç dünyamızda meydana gelen sıkıntılara işaret eder, daha çok bir iç geçirme ile beraber çıkar.
“Vay!” ifadesi, daha çok hayret ve şaşkınlık alameti olarak söylenir. “Vay be, demek öyle!” cümlesinde olduğu gibi...
“Eee” ifadesi, muhatabı dinlemek istediğimizi gösterir. “Eee, daha neler oldu, anlat bakalım” cümlesinde olduğu gibi...
Bazan vurguya göre, sabrımızın taşmak üzere olduğuna delâlet eder: “Eee, yetti be...”
“OO” ifadesi, sürpriz bir durumla karşılaştığımızda çakardığımız bir sestir. Mesela, “OO, kimleri görüyorum!” deriz.
“Vah!” ifadesi, üzüntümüzü yansıtır. “Vah vah! Genç yaşta öldü zavallı” cümlesinde olduğu gibi...
Güzel sözle çirkin söz, aydınlık ve karanlık kadar birbirinden farklıdır. Ruhen temiz insanların sözleri de temizdir, güzeldir. Ruhen kirli insanların sözleri ise, kirlidir, çirkindir. Zira “temizler temizlere, habisler habis şeylere layıktır.”
“Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor?” [Rum, 50]
Ayette “Allah’ın rahmetine bak” yerine “Allah’ın rahmet eserlerine bak” denilmesi dikkat çekici bir durumdur. Bizler O’nun rahmetini değil, rahmetinin eserlerini görürüz. Bize ve her canlıya rızık vermesi, O’nun rahmet eserlerindendir.
Aslında konuşan sadece dilimiz değildir. Bedenimiz de konuşur, hem de her şeyiyle... Bedenin konuşması "vücut dili" veya "beden dili" ile ifade edilir. Bu konuşma, bir "sözsüz iletişim"dir.
Kur’an, tüm insanlığa rehber bir kitaptır. O, semavî bir sofradır ve muhatap olan herkesin bu sofradan bir payı vardır. Bir mühendis, kendi sahası perspektifinde Kur’ana baktığında daha önce farkına varılmayan çok şeyler bulabilir. Bir doktor Tıb ilmi açısından Kur’anı incelediğinde şifa bahşeden çok ayetler olduğunu fark edebilir. Bir sosyolog, Sosyoloji ilminin verilerinden de yararlanarak ayetleri tefekkür ettiğinde Kur’anın bir açıdan Sosyoloji kitabı gibi olduğunu görebilir. Bir psikolog, belli bir Psikoloji alt yapısıyla Kur’anı tezekkür ettiğinde ayetlerin engin ve zengin manasına yelken açabilir...