Bugün, medeniyet denince daha çok maddî ilerlemeler ve en çok da teknoloji anlaşılıyor. Oysa, medeniyetin önce manevi cephesi üzerinde durulmalıdır. Manevi bir cephesi olmayan bir maddî medeniyet hamlesi düşünülemez. Bu tür bir atılım, kısa ömürlü olmaya mahkûmdur. Maddî medeniyeti kuran bilim, teorik çalışmalar, yüksek bir manevi hayatın gereği bir ahlâk üstünlüğü, fedakârlık ve feragat temeline dayanmaktadır. Öte yandan, ortaya konan maddî medeniyet eserlerini korumak ve yaşatmak da, yine yüce bir idealin feragat ve fedakârlık isteyen ortamına ihtiyaç hissettirmektedir.