Kemal Sayar kitaplarındaki kendinizi yazara yakın hissettiren üsluba alışkın okurlar için yeni şeyler söylemeyeceğim. Bu eserler hakkında benim en çok dikkatimi çeken nokta; Psikiyatri, tasavvuf, modern dünyanın sorunları ve medeniyetimizin bu sorunlara ilişkin cevaplarıyla ilgili çok derin konuları sıradan insanların anlayabileceği bir üslup ve
Zaman kavramı etrafında şekillenen ve zamanımızı değerli kılmak için sürekli didinerek çabalıyor oluşumuzu eleştiren bir kitap. Benim farkındalığımın artmasına vesile oldu. Tavsiye ederim.
“Oysa zaman yaşamın kendisiydi. Ve yaşamın yeri yürekti.” diyerek en önemli mesajı veriyor bence . Düşünüyor insan ; gün içinde yüreğimle hissederek yaşadığım kaç dakikaya sahibim ? Yada var mı hissederek yaşadığım anlarım?
Küreselleşme ile birlikte çılgınca tüketen bir toplum olma yolunda ilerliyoruz. Sürekli çalışıp,didiniyor ve bunun karşılığında tüketiyoruz. Aslında farketmeden bu süreçte kendimiz tükeniyoruz. Herşeyi yüzeysel ve hızlı yaşıyoruz. Muhabbet etmeye, sevdiklerimize sarılmaya, ailemizle vakit geçirmeye , dostlarımızla dertleşmeye, yoldan geçerken etrafımızda ne olup gittiğini görmeye , bir çiçeği koklamaya bile vakit bulamıyoruz.
Müstakil evlerimizi, mahallelerimizi terkedip spor salonunu, havuzunu, cafesini,marketini içinde barındıran rezidanslara yerleşiyoruz.
Dolaylı-dolaysız bu yaşayıştan en büyük darbeyi ilişkilerimiz alıyor. Zamandan, enerjiden tasarruf etmek için ebeveynlerimizi huzurevine gönderiyor, çocuklarımız teknolojik aletlere maruz bırakıyoruz. İlişkilerimizi online yaşıyoruz.
insanın derinlikleri olduğu gerçeğini unutuyoruz. Bu derinlikle yüzleşmekten itina ile kaçınıyoruz. Çünkü zaman ve emek harcamak istemiyoruz, bunun yerine ilişkilerimizi tüketip yeni ilişkiler kurmayı seçiyoruz. Kazandığımızı zannederken çok büyük kaybettiğimizi anlamıyoruz. Kendimizden uzaklaşıyoruz...
MomoMichael Ende · Kabalcı Yayınevi · 201365.8k okunma
Okuduğum üçüncü Peyami Safa eseri... Her seferinde biraz daha yakından tanıyorum Safa'yı... Ve özellikle 2000 sonrası sayıları çoğalan pek çok yerli yazarın neden Peyami Safa'yı kendilerine kıble edindiklerini daha net anlıyorum. Demek istediğimi şöyle açayım; son dönemde pek çok yerli romanda olay bütünlüğünden ve kurgudan çok karakter tahlilleri
Attila İlhan; kelimenin tam anlamıyla “ bu topraklara ait” bir şair,yazar,romancı,gazeteci, fikir adamı.
Doğu-Batı meselesinin üzerine kafa yoran, hayatı da bizzat bu meseleyle yoğrulmuş, “hangi?” sorusunu çeşitli mevzularda kitaplarıyla sormuş, başka türlü bakabilmiş adamlardandı. Rahmet olsun..
Hani Neşet Ertaş eserleriyle Türkiye’yi nasıl
"Kendime Yazılar" isimli bloğuyla tanıdığım sevgili Mahfi Eğilmez'in Değişim Sürecinde Türkiye'sini okumak benim için zevkti. Kendisinin güncel olarak paylaştığı yazılarındaki samimi ve objektif hali kesinlikle kitap için de geçerli.
Genelce bahsedersem, Mahfi Eğilmez bu kitabında geri dönüşlerle Osmanlı'yı da kapsayacak bi' biçimde
Oktay Sinanoğlu Kimdir?
Sinanoğlu'nun babası Nüzhet Haşim Sinanoğlu Atatürk tarafından atanmış kosoloslardandır. Aynı zamanda "Latin Edebiyatı Antolojisi", "Grek ve Romen Mitolojisi" kitaplarını yazmış ve İtalyan Goldini'nin "İki Efendinin Uşağı" tiyatro oyunu ve Dante'nin "Divina Komedia" sını ilk kez
Küreselleşme; sosyalist, komünist ya da nasıl adlandırmak istiyorsanız öyle olsun, mutlaka destekleyici olmak zorundadır. Böylesi bir değişikliğin yokluğunda, doğa ile birlikte insanlığın kurtulmak için fazla zaman kaldı mı? Çok az zaman kaldı. Yeni Dünya'nın kurucuları kimler olacak? Gezegenimizde yaşayan kadınlar ve erkekler olacak. Onların temel silahı ne olacak peki? Düşünceler ve bilinç olacak. Bunları kim ekip işleyecek, kim yenilmez, yılmaz hale getirecek öyleyse? Siz yapacaksınız. Bu bir ütopya mı, diğer bir çok hayalin arasında sadece bir hayal mi? Hayır, çünkü bu nesnel olarak kaçınılmazdır ve alternatifi yoktur.