" Kürtlerin kendi tarihlerini tanımaya ihtiyaçları var. ben çocukken Türk edebiyatı ve Türk tarih kitapları okudum. buralarda Kürtlerden 'Dağ Türkleri' ya da 'Eşkiyalar' olarak söz ediliyor ve Kürt diye bir halkın ya da böyle bir dilin varlığı reddediliyordu. Bu ideolojiye uyan binlerce kitap yazıldı ve bu bir yalandı. Kürtler konusunda her şey söylenebilir ama olmadıkları söylenemez!"
Kürtçe bir şarkı dinliyorsanız kuvvetle muhtemel bir parça Mem ve Zin aşkı da kulağınıza çalınacaktır :) Kürt Edebiyatı'nın Leyla ve Mecnun'u dur Mem'le Zin ya da orijinal adıyla Mem û Zin. Cuma Boynukara, Ehmedê Xanî (Ahmede Hani)'nin Kürtçenin en köklü eserlerinden biri olan Mem û Zin'esini oyuna çevirerek kaleme almış. Bence çok da başarılı olmuş.
Sevdiğim bir insan yazmış bu güzel yazıyı bana da paylaşmak düşüyor...
-kendini geliştirme yolları,ogrenildiginde ufku iki katına çıkaran şeyler-
yazılanların çoğunun bunları biliyor muydunuz tadında olması sebebiyle (ki emek ürünüdür takdir ve teşekkür etmek lazım), hayata daha geniş açıdan bakmak, ufkunu gerçekten genişletmek isteyenlere kendi
Yaşam koşulları normalin altında, köy ve kırsalda yaşamını sürdüren sefil insanların günübirlik yaşamlarını hüzün aşılayarak dile getiren yazarlar varsa onlardan bir tanesi John Steinbeck'tir. Eserlerindeki "gerçeklik" göze çarpan unsurlardan biri olur. Steinbeck'in yaşamını zorlu koşullar altında geçirdiğini; gençlik yıllarında hamallık, çiftçilik türünden işlerle uğraşmış olduklarını öğreniyoruz. J.London da yazarlıktan evvel geçimini güvertelerde, çamaşırhanede çalışarak sağladığı söylenir ve doğrudur. "Bir kişinin durumunu ancak anlayan ve yaşayan dile getirebilir" sözünü tasdik eder bu iki yazar. Türk Edebiyatı'ndan ise Yaşar Kemâl ve Orhan Kemâl bu kanayan zümrenin sesi olmuşlardır.
Gel gelelim kitaba. Arkadaşlığın sadece gerekli durumlarda değil, karşılıksız, saf olarak olması gerektiğini gözler önüne seren bir Roman Fareler ve İnsanlar... Konular sadece belirli bir olay çerçevesinde oluştuğu için, okunması kolay demek mümkün.
Lennie'nin cümlelerinde söylemiş olduğu "ki" ek'inden biraz sıkılsam da "kaçık" birinin sıklıkla dile getirebileceği bir şey olsa gerek diye düşündüm. Karakterleri ve mekânı zihinde canlandırıp, onlara kendi hayal dünyamızla biçimler vermek, kitap okumanın bizlere sunduğu nimetlerden bir tanesidir. Ufak tefek George'yi, iri yarı Lennie'yi, Çiftlik sahibinin oğlu Curley'i, Zenci Krooks'u, yaşlı kurt Carlson'u zihinde canlandırmak keyif vericiydi gerçekten.
Okumanız dileğiyle...
Aşka en çok çaresizlerin mi ihtiyacı vardır?
Ne kadar tahammülsüz de olsa bu aşkın bıraktığı hüzün , sanırım bu kitabı okumama vesile olduğu için bile yaşanmaya değermiş diyebilirim.
Hani bazı kitaplar , filmler , şarkılar başka dokunur kalbimize , öyle bir şey hissettirir ki bir süre sonra o hissettirdiğini hissetmek için tekrar ziyaret ederiz , işte bu kitap da tekrar tekrar ziyaret edilesi…Belki de kitabı okurkenki ruh halimden olsa gerek kalemimle bolca altını çizdiğim ,not ettiğim satırlar oldu… Öyle ki benim satır aralarından çıkıp , dağlardaki keskin soğuk havayı ciğerlerime çektiğim de oldu , evimin perdesini havalandıran rüzgar olduğum da…
Yazarımız Mehmed Uzun… Kürt Edebiyatı'nın bildiğim en iyi yazarı… Öykümüz ise Baz ve Kevok…Yani şahin ve güvercinin aşkın tanımına fazlasıyla uyan kederli hikâyesi… Kitap bitiminde, deniz gören ama kalabalık olmayan kuytu bir yerde ruhunu demlemesini istiyorsun… Ve illaki kitabı okuyan başka bir insan arıyorsun yanında…Aklına gelen yarım kalan aşkı düşünürken rehberlik etsin diye…Dostluk , çaresizlik , şefkat , yurtsuzluk , tesadüfler , ırkçılık , korku , aşk ve ölüme yolculuk…Hepsi iç içe...
Kültürel bir soluktu benim için bu kitap... Memleketin, Doğu'nun coğrafyasını biraz olsun anlamak adına okumak gerek.!