Kürt medreselerinin geçmişi 10. yüzyıla kadar uzanmakla beraber tam olarak kurumsallaşmaları 15. yüzyılda gerçekleşti ve zamanla sayıları artı. Cizre, Hizan, Colemerik, Beyazıt, Bitlis, Norşin, Ohin, Tillo ve Siirt'te önemli medresler bulunmaktaydı. Geçmişte yerel yöneticilerin ve halkın katkıları ile eğitim hayatlarını sürdüren medreselerde Arapça, Farsça ve Kürtçe kitaplar okunmakta, Arapça ve Farsça olan eserler de Kürtçe olarak şerh edilmekteydi. Bu medreselerde Molla Gorani, Şeyhu'l İslam Ebû Suûd Efendi ve İbnü'l Kemal gibi tanınmış birçok alim yetişmiştir. Yakın döneme kadar vücuda getirilen Kürt edebiyatı da medrese kökenli bir edebiyattır. Ahmed-i Hani, Molla Ahmed Ciziri, Faki Teyran, Ali Hariri, Molla Halil Siirdi, İsmail Bayezidi, Mahmud Bayezidi, Siyahpoş en ünlü örneklerdir. Marksist düşünceyi savunan son dönemin ünlü şairi Cigerhun'da (Cigerx- win) medrese kökenlidir.
Var olan şeyleri yok hükmünde saymak ne kadar doğru?
Belki de çok anlamsız görülebilecek şu soruyu Türkiyelilere ve özellikle Türkiye'yi yönetenlere sormak gerekli; Türkiye, Türkiye'deki insanlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, gülünç resmi tezlerin dışında, Kürt dili, kültürü, edebiyatı, ulusal değerleri, sanatı ve müziğiyle ilgili ne biliyor? Neredeyse hiçbir şey. Bugün
Reklam
Ancak şu var; Kürtlere çok büyük bir tarihi haksızlığın yapıldığı, Kürtlerin toplumsal, kültürel yaşamlarının yığınla baskı, zulüm, zorbalık ve yasakla zincirlendiği ortada. Tüm dünyanın sempatiyle baktığı ve desteklediği Kürtlerin insani, kültürel, ulusal talepleri var. Yine dünyanın haklı gördüğü, Kürtlerin bir ulusal, tarihsel, kültürel kimlik arayışları ve hu konudaki yoğun çabaları var. Ruhu rencide edilmiş, varlığı horlanmış Kürt insanının gözyaşartıcı fedakarlıkları ve uğraşları var. Bu bağlamda, son yıllarda Türkiye'de de Kürt dili, tarihi, kültürü, edebiyatı ve çeşitli sorunlarıyla ilgili bir canlanma, gelişme ve yenilenmeyi görüyoruz. Her şeyden önce, şimdiye kadar çok izole ve kendi geleneksel normlarıyla yalnız yaşamış Kürt insanı ciddi bir değişiklik yaşıyor
Sayfa 277 - İthaki
Kürt kimliği, dili, kültürü, edebiyatı, sanatı, tarihi, gelenek ve görenekleri yok olur. Kürt ve Kürdistan'a ait her şey yok olur...
Sayfa 76
Osmanlı devletine bağlı olarak, 1848’de sadrazamlık kararı ve Sultanın onayı ile oluşturulan Kürdistan eyaleti yok olur. Kürdistan eyaletinin Meclis-i Mebusan’daki temsilcilik hakkı yok olur. Kürt kimliği, dili , kültürü, edebiyatı, sanatı, tarihi, gelenek ve görenekleri yok olur. Kürt ve Kürdistan’ a ait her şey yok olur. Güneş, ay ve yıldızlar yok olur…
Sulan Abdulhamit'in Kürtler Hakkındaki Sözleri
"Osmanlı Imparatorluğu, dünyanın bir çok milletlerini sinesinde toplamış olan bir imparatorluktur. Türkler, Araplar, Kürtler, Arnavutlar, Bulgarlar, Yunanlılar, Zencilerden ve diğer bir çok unsurlardan teşekkül etmiştir. Kürtler.. Kuvvetli ve kavgacidirlar. Tarihi bilinemeyecek kadar eski zamanlardan beri bu eyaletlerde yaşamışlardır. Kendi dinimizden olan Kürtleri kendimize yaklastirmakta ne gibi bir zarar olabilir ? Ben kabul ettiğim Kürt politikasında doğru yolda olduğum kanaatindeyim." Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti yavaş yavaş bu politikayı terkeder. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, Sultan Abdülhamid'in doğru gördüğü bu Kürt politikasının yerine daha uygun, daha akılcı bir politika da koymaz. Tersine en akıl almaz yolu seçer; Kürt ve Kürdistan'in tümden red ve inkar edilmesini uygun bulur. Binlerce yıldan o güne kadar gelmiş ve varlığı, güneşin, ayın ve yıldızların varlığı kadar doğal görülmüş, kabul edilmiş Kürtler ve ülkeleri Kürdistan birden yok olur. Osmanlı devletine bağlı olarak 1848'de sadrazamlik kararı ve Sultan onayı ile oluşturulan Kürdistan eyaleti yok olur. Kürt kimliği, dili, edebiyatı, sanatı, tarihi, gelenek ve görenekleri yok olur. Güneş, ay ve yıldızlar yok olur...
Reklam
82 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.