Bende Ege Üniversitesinde okudum. O yıllarda Rektörümüz Prof. Dr. Candeğer Yılmaz’dı okul içinde özellikle Apo bayrakları asılırdı. Edebiyat bölümünün önünde halaylar çekilirdi Kürtçe şarkılarla. Konu kürt olmaları değildi arkadaşlar konu okul içinde böyle bir propagandaya izin verilmesiydi. Ben Yüksekova’da büyüdüm 9 yaşıma kadar orada yaşadım. Rahmetli babam hatta Yüksekova lisesinin okul müdürüydü Yıldırım Sadık Gündaş ( Hayır duanızı alırsam sevinirim 2 yıl önce dolmuş kapısı açık kalınca vefat etti ) Çatışmada büyüdüm. Birçok kürt arkadaşım var ve olacakta. Üniversitenin böyle durumun önüne geçme fırsatı vardı lakin o dönem sağcı arkadaşlarımız bu durumlardan rahatsızdı ve konuların daha kötü yerlere gideceğide her halinden belliydi. Sonuçta ne oldu. Fırat kardeşimiz katledildi. 24 Yaşında hem de hayatının baharında . Kendisi gayet zarif ve yiğit bir arkadaşımızdı. Ruhu şad mekanı cennet olsun.🤲🏻 Onun içinde ayrıca bir hayır duası alırsam çok daha huzurlu ve mutlu olurum.
Karşılaştığım üzücü bir olayı sizlerle de paylaşmak istedim.
Afganistandaki ölümcül göçten kaç kişimizin haberi var? Bir eve , yiyeceğe , sıcak yuvaya sahip olmak için aracılar tarafından kandırılıp güzel bir hayat vaat edip çoğu Müslüman Afgan kardeşlerimizin çoğusunun ; aç , susuz , hastalıktan, kilometrelerce yaya yürüyüp ölmesine vesile olan
Dili yasaklamak insanlık suçudur. İnsanı anadilinden koparmak vahşettir. Bir insanı kendi dilinden koparmak, insanın ruhunu, kişiliğini zedeliyor, gelişimini engelliyor. Bence bu Kürtçe yasağı, Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük yanlışlarından biriydi. " Mehmed Uzun
Dünyanın kaç yerinde insanların anadili yasaklanmış, sırf dillerinden dolayı
Bu kitapla bir insanı daha tanımış oldum. 12 Mart döneminde fikir suçlusu olarak tutuklanıp cezaevine konan, 24 yaşında yasaklar, sınırlandırmalar, baskılar sonucunda yurdundan ayrılıp yabancı bir ülkede yıllarca sürgün yaşamak zorunda kalan Mehmed Uzun'u.
Çokkültürlülük üzerine yazmış olduğu deneme yazılarında yaşamından izler var, yoğun hüzünle
...
Az önce 3 yaşındaki kardeşim Janya, bana "Dijwar, silgi jêbir e?" diye bir soru sordu. Yani, silginin Kürtçe'deki karşılığı "jêbir" mı diye sordu... Ben de, evet dedim. Sonra dönüp her zaman izlediği, Kurmancî, Kirmanckî(zazakî) ve Soranî yayın yapan çizgi film kanalı Zarok Tv'yi izledi.
Bu size sıradan bir durum gibi görünebilir. Ama benim için apayrı bir mutluluk. Gençliğinin en verimli döneminde bile kendi dili hakkında bilgisi olmayan(uğraşmayan) insan sayısının fazla olduğu şu dönemde, 3 yaşındaki bir çocuğun kendi diline olan ilgi ve merakı elbette beni mutlu eder. Bir yandan da o kadar genç ve yaşlının 3 yaşındaki bir çocuğun dil bilinci kadar bilince sahip olmaması acı veriyor.
Her millet kendi dili ile vardır. Bir milleti millet yapan en başta dildir. Bu Türk olsun, Arap olsun, Laz olsun, Ermeni olsun; kendi diline sahip çıkmayan, yeteri kadar saygı göstermeyen hiçbir kişiliğin saygınlığa erişeceğini düşünmüyorum.
Dilinizle yaşayın, diğer diller ile kardeş olarak...