405 syf.
·
Not rated
163
İlk okuduğum cinayet kurgu roman yazarı Grange ve ilk kitabı da budur. Mükemmel kurgu, birbirinden bağımsız bölümlerde ki kahramanları sayfalar sonra ortak bir potada birleştiriyor ve herkes aynı tesbihin boncuğu oluyor. Seyrettiğim veya okuduğum her şeyde, etkisinde kaldığım bu kitapta ki tadı aradım istemsizce. Filmini de aynı heves ve tadı arayarak izledim! Kitapta ki etkiyi bulamadım! Cinayet romanı sevenler için şiddetle tavsiye edeceğim yazar Grange.
Selamlar
Bu aralar okuduğum tüm kitaplar elimde sürünüyor. Havalardan ve Ramazan ayının da verdiği etkiden sanırım. Ben de akıcılığı yüksek beni heyecanlandıran bir kitap olarak Siyah Kan'ı deneyeyim dedim ama yine uzun bir okuma oldu.
Grangé'den okuduğum ilk kitap Siyah Kan. Daha önce Kurtlar İmparatorluğu'nu okumaya çalışıp yarım bırakmıştım
Ne desem, nereden başlasam bilemiyorum. İyi yönlerinden başlamak gerekirse kurgu zekice oluşturulmuş. Hikaye açısından mantık dışı hiç bir olguya rastlamadım kitapta. Merak uyandırıcı ve bir o kadar da tahmin edilemez. Mükemmel son ve tatmin edici . Açık kalmış kapılar ise bir sonraki kitaba hazırlık tabi ki. Şu ana kadar okuduğum hiç bir cinayet romanı böyle mükemmel kurgulanmamıştı. Zayıf yönlerine gelince ilk 150 - 160 sayfa kitapla adeta savaş veriyorsunuz. Gereksiz uzatılmış karakter tahlilleri var. Çok fazla yabancı terim, yer, şirket adı vb. kelimeler var. Evet bunların yüzde 90 kadarı dipnotlarla açıklanmış ama bu da akıcılığı bozuyor. Ama ilk 150 sayfalık bölümde bu kitaptan vazgeçmediyseniz zaten bitireceksinizdir. Kitap yarım bırakmayı sevmediğim için okumaya devam ettim sonunda pişman olmadım ama bazı yerlerde gerçekten çok sıkıldım. Kurtlar imparatorluğu kitabında da aynı şeyi yaşamıştım. Elimde devam kitabı olan Kongo'ya Ağıt da ve başka bir kitap olan kızıl nehirler de var ama onları 2 veya 3 kitap erteliyorum. Terminoloji gerçekten anlaşılırlığı ve akıcılığı negatif etkiliyor.
Kitabın bir kısmı Türkiye'de geçiyor.Türk mafyasından ve Bozkurtlardan bahsetmesi ilgiyle okumamı sağladı. Yazarın okuduğum ilk romanıdır.Bu kitaptan çok memnun kalıp diğer kitaplarını da büyük bir hevesle okumuştum. Paris'ten Nemrut Dağı'na kadar nefes kesen macera. Yazar ülkemizi ve coğrafyamızı bayağı araştırmış. Sıkılmadan okudum.
Kitabın asıl temasını Türkiye Türkler Ülkücüler Bozkurtlar oluşturuyor arkadaşlar. Türkiyenin 80'li yıllardaki siyasi durumunu bu coğrafyada yaşayan bir çok insandan yazarın çok daha iyi bildiğini söyleyebilirim. Belli ki jean christophe dersine çalışmış :)) Hoşuma giden bir diğer husus ise Türkiye denince ülkeyi sadece İstanbul'dan ibaret sayan türk yazarlar bile varken Grange 'in İstanbul'un yanı sıra Nemrut dağı, Antep, Adıyaman gibi ileride konu alarak kurgulamış olması beni mutlu etmenin yanı sıra şaşırttı da darısı bizim yazarların başına..
Gerilim ve Polisiye denince aklıma ilk gelen isimlerden biri Jean-Christophe Grangé. Sorbonne’da edebiyat yüksek lisansı tamamlamış olan yazarın bir çok baş yapıtı var. Bunlar arasında ilk aklıma gelenler Leyleklerin Uçuşu, Kızıl Nehirler, Ölü Ruhlar Ormanı, Kurtlar İmparatorluğu, Koloni...
Eserlerinde farklı karakterler kullanan yazar bu kez Kızıl Nehirler’den tanıdığımız Komiser Niemans’ı başrole uygun bulmuş. Pierre Niemans ve yardımcısı Ivana Bogdanoviç Almanya ve Fransa arasındaki Alsace bölgesinde işlenen cinayetleri çözmek için görevlendiriliyorlar. Kara Orman’da Son Av başlıyor. Maktul Almanya’nın en eski ve varlıklı ailelerinden birinin veliahtı. Araştırmalar bizi Nazi Almanyası dönemlerine götürüyor.
Ben bu kitabın diğer Niemans romanları öncesi bir giriş olduğunu düşünüyorum. Katilin kim olduğunun ortaya çıkarılmasından çok, Niemans’ın psikolojisi, geçmişi ile yüzleşmesi ve bu davada yaptığı bir takım yanlışları görmesi ile diğer gelecek kitaplara bir hazırlık yapılmış adeta. Küllerinden doğacak bir Komiser Niemans olabilir gelecek kitaplarda.
Şimdi diğer kitaplarını sabırsızlıkla bekleme sürem başlamıştır
