Kâğıt, kalem ve senden başka tanrısı olmayan bir yalnızlığı, göğüs kafesinde hohlayıp ısıttığın bir yalnızlığı, yarasını hiç bilmediğin, belki de yarası olmayan insanlara, “bak, bu yara senin de yaran” diye sunarsın. Sonra binlerce ayak, binlerce göz, binlerce ses, senin o has bahçende saygılı, hoyrat dolaşmaya başlar.
Bir aynalar pazarı ki, yaşıyoruz işte…