Home
Search
Explore
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.32
Seri olarak mükemmel ile ifade edilebilir. Alacakaranlık ve Gece Evi serileri ile bile kıyaslayamam. Baskı kalitesi ve kapaklarını da çok beğendiğim. Sayfa sayısını uzatmak için konu da uzatılmamış.Galiba tek şikayetim 3. kitabın bu kadar uzun zaman ara ile çıkması çünkü bazı isimleri unutmuşum. Umarım acilen yeni bi seri kitap bulabilirim kendime.
724 syf.
10/10 puan verdi
Güncelleme(20.07.2022): İnsanın dünyaya, özellikle kendine yabancılaşmasını ve anlaşılamamanın götürdüğü noktayı gösteren bir kitap diyebilirim. Güçlü bir mizah yönü olan Atay, Canım insanlar diyor hep. Biraz karamsarlık, biraz acı, çokça güldürü, tahlil ve yaşayan ölülerden oluşan karakterler. Tüm eserlerinde bunlardan bahsetmiyor mu? Konusu bu
Puslu Sözlük
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Okuduğum kitap sistemde mevcut olmadığı için bu kitap başlığı altında inceleme yapmak zorunda kaldım.Yayın evi, ve çeviri bilgisi paylaştıktan sonra incelemeye geçmek istedim.
Antik Dünya klasikleri - Lacivert yayıncılık-Tercüme eden,( farsça aslından çeviren) Sedat Baran
Gerçeğin peşine düşen otuz kuşun hikayesidir. Kuşların yolculuğu ile insanın hakikatı bulma yolundaki engelleri ve çabalarını sembolize eder. Her bir kuş farklı bir insan karakterini ifade etmektedir. 4724 beyitten oluşan mesnevi tarzında yazılmış bir eserdir. Mevlana için esin kaynağı olduğu söylenmektedir}. Kuşlar zorlu 7 vadiden geçmiştir istek, aşk, marifet, istiğna, tevhid, hayret, yokluk.
Bana göre mutlaka okunası kitaplardan.
Kitap beni aşırı derecede etkiledi. İlk olarak mutlaka ve mutlaka okumalısınız diyerek söze başlamak istiyorum.
Okumak isteyenler için kitabın dili ile ilgili ön bilgi vermek gerekirse; Hasan Ali Toptaş’ın diline az çok alışmış biri olarak şunu söyleyebilirim ki; bu kitap, diğer kitaplarına kıyasla son derece yalın bir dille yazılmış. Çok rahat
Ne çok kullanırız 'sokak çocuğu' tabirini. Bu tabiri her kullanışımız bir öteleme, dışlama, yabancı addetme anlamı hissettirir muhatabımıza. Halbuki çocuğun ayrımı mı olur? Belirli talihsizlikler yüzünden sokaklarda yaşamak zorunda kalmış, anne-babasını kaybetmiş, çoğu kötü niyetli insanlar tarafından istismar edilen zavallı çocuklar...
Yaşar
yine dram..
yine umutsuzluklar...
yine hüzünler..
yine hayata devam edebilme çabaları..
yine huzurdan uzak her şey...
Tarık Tufan gerçekten kelimelere boks eldiveni geçirebilen bir yazar .. deneme gibi başlayan kitabın ilerde aslında bağlanarak bir romana dönüşmesini okuyoruz.. kısım kısım bölümlere ayrılmış kitap.. baya bir süre yazarın bakış açısından görüyoruz dünyayı... daha sonra sevdiği kız lola (suzan) gecıyor pencereye o da bir şeyler anlatmak istiyor.. daha sonra kız kardeşi alıyor bayrağı.. ve babası.. ve de son bölümlerde kuş kafesi imalatçası Muzaffer ...aslında roman içinde karakterlerden de bir şeyler dinlemek guzel bır hava katmış romana...
Tarık Tufan kalemini genelde hep negatif temalardan besliyor.. bu kitapta da sıkça rastlıyoruz bu alışkanlığına.. parçalanmış bir aileden arda kalan dünyaya gelene kadar içler kararıyor. Annesi ölüyor.. Babası ölümünden önce evi terkediyor.. kız kardeşi bir yana savruluyor.. kendi bir yanda tutunmaya çabalıyor... kopukluklar.. çabalar..herşeye rağmenler.. acılar.. yoğun bir dram hem de çok yoğun.
Yani dram sevmeyenlerin ..ayyy..öfff.. içim baydı.. diyenlere tavsiye edeceğim bir tarz değil bakmayın ben dramı severim.. o nedenle de buyuk bır keyıf aldım..
Ama insan sadece kaştan, gözden, gövdeden mi ibaret? Ayna dediğin, taşı toprağı, evi sokağı da gösteriyor. Mühim olan vücudun içini görebilmek. Kalbin aynasında ne var ona ulaşabilmek.. Ne demişler 'Kendini bilen, Rabbini bilir.."
.
.
.Mustafa Kutlu kitaplarını okurken hiç bitmesin isterim..Onun okuyucuyla tatlı atışmaları ayrı bir zevk verir okurken, sanki karşınızdadır da bir sohbet halinde anlatır tüm hikayeyi..Öyle kuvvetli tasvirleri var ki o anlattı ben dolandım Şirinyurt'un sokaklarında, evlerinde, lokantasında, camisinde vs..Başkahramanımız Mavi Kuş öyle bildiğiniz kuşlardan değil..Köyün tek otobüsü ama ne otobüs..Hikayemiz bu otobüste geçiyor, tek tek her yolcunun hikayesini dinliyoruz..Deli Kenan, muavin Seyfi, Beşir ağa, doktor Yahya..Daha kimler kimler..Bazı yerde hüzünlenip bazı yerde tebessüm ediyoruz..Ama bir sonu var ki kitabın tabiri caizse taca atıyor okuyucuyu..Sanki final içinde final.. Ben yine çok sevdim..İyi ki okumuşum dedim..
''ÖNCE'' şiirinin bir mısrasında şöyle diyor,Özdemir Asaf;
''Kent dayanıyor bahçenin duvarlarına,
Yeni bahçeler çiz, gözlerinin kuşlarına''
Bu Türk Mimarisinde öne çıkan bir detayı getirdi aklıma. Selimiye Camisi,Topkapı Sarayı,Anıtkabir ve daha bir çok cami, medrese, han, ev, köprü, kütüphane, türbe, kilise ve sinagogların duvarlarında çok sayıda örnekleri görülen kuş evleri.
Hayvan sevgisinin mimarimizde görülen en belirgin özelliklerinden biri bu.
Düşününce ne naif,ne güzel kuşlar için duvarlara bir de kuş evi yapmak.
Neden mi Özdemir Asaf'tan bahsederken konuyu buraya getirdim?
Çünkü onu başka bir şekilde anlatacak kelimem yok.Bir kelimeye bin anlam yükleyen birini kolayca anlatmak ne mümkün...
Şiiri bir mimari olarak düşündüğüm takdirde Özdemir Asaf'ın yeri kuş evi oluveriyor bende...
En az onun kadar naif,güzel,ince şiirleri.
