Baban seni sever miydi, dedim. Başını okşar mıydı, sen bir şey söylemeden dönüp gülümser miydi, inanır mıydı sana, ağlarken gördün mü hiç, gözlerinin önünde anneni öptü mü, sesi sabaha mı benzerdi geceye mi, türkü söylediğini duydun mu, yanında gülebilir miydin, evini başkalarının evi kadar sevebildin mi hiç...
Değil de, insan bazen sevgi sözü söylerken bile korkuyor.
Reklam
Ya tepeden tırnağa şiddetsin, ya her şeyi fıkraya çeviriyorsun, ya da kapanmış bir yara gibi dilsizsin, dedi. Bilmem, dedim, zarar veriyor muyum sana?
Gelecek, öyle mi? Gelecek yok. Gelecek zaman değil. Ha- yal bile demek zor.
Zaman değil, bir sonsuz hüzün, dedim, usulca doğrularak. Yazarken, yaşarken... bir çınlama, bir ân, beşinci mevsim, on üçüncü ay, sekizinci gün. Belki de bir yetinmeme ruhu. Gizli bir geçicilik acısı. İçimizde dışımızda bir boşluk. Geçer ve yoktur. Her şey yabancıdır artık.
Kuş Uçar Kanat Ağlar
Dünya bitti, diyecek bir gün zamanın sahibi Gövdem bir yaşama acısı, geleceğim yanma Taşa, toprağa, ota, böceğe Karışa dönüşe yeniden başlayacağız hayata.
Reklam
Sonra çaresizce susmuştum: insan yaşıyorken özgürdür, insan yaşıyorken özgürdür.* İki damla yaş, düşer hâlâ yüzüme...
*Edip CanseverKitabı okudu
İnsanlar taşıtların altlarından, vitrinlerin içlerinden, binaların dışlarından, birbirlerinin üstlerinden, ne zaman, nereye çözüleceği bilinmeyen bir kördüğüm halinde savrulup duruyorlardı. Hangi iyimser sözle büyürlerse büyüsünler, hangi evler şefkatini bir tanrı gibi üstlerine çekerse çeksin, sabahlar hangi rüyaları bağışlarsa bağışlasın, her şey bir iç üşümesine, acı bir vazgeçişe dönüyordu. Dünya, insanlardan yapılmış bir yalnızlıktı da bunu anlamak için akşam ve yağmur gerekiyordu. Bir de, içeriye de dışarıya da aynı solgunlukla bakan boyasız bir pencere. Herkes birbirine bakarak kendi mutsuzluğunu seviyordu. Evlerden bir "bulantı cenazesi" olarak çıkanlar, iki başlı bir korkuyla evlerine koşuyorlardı.
Ey özlenen zamanla şimdiki zaman arasında çırpınan yeryüzü... senin mutsuzluğundan başka bizi cehennemden çıkaracak bir bilgi var mı, gözyaşlarıyla sulanmış o derin yalnızlıklarında...
Giderek her şey bir kötülük kaynağına dönüşüyor.
Reklam
Yaşamak yer çekiminden kurtulmuş da boşlukta dönüp duruyor.
Sen evden çıktın ya, kırk beş yıl çıkmıyor işte...
Yalnızlık her yerden ses veriyor. Bunaldım diyorum, herkes biraz daha kabuğunun içinde.
Zaman eşyada boğuldu. Ev değil, yaprak döken bir hatıra.
Geri199
1,500 öğeden 1,486 ile 1,500 arasındakiler gösteriliyor.