diyordu ki: ama cephe tam tersidir, her kim geliyorsa bütün çıkarlarını bırakıp canını eline alması gerekir. bu sebeple cephe kuş yuvası oluşturuyordu. bu kuşlar da bu siperlerle bir cennet inşa etmişlerdi. şehit olurken dedi ki: bu ormanlık dünya kalsın sahibinin elinde, bu huzurlu cennet de bizim elimizde. bunu söyledi ve gözlerini kapattı.
İstanbul’daki semtler geçmişte isimlerini nerelerden alıyor biliyor muydunuz? Taksim, Beyoğlu, Beşiktaş ve daha niceleri… Buyrunuz...
Taksim: Eski Osmanlı döneminde sucular suları, halka bu yerde taksim ederlermiş. ( Bir şeyi paylaştırmak, bölmek, bölüştürmek ) bu yüzden bu yere Taksim denmiştir.
Kadıköy: Kadıköy’ün geçmişi çok eskidir. Fetih
SPOILER!!!! ( Gerçi otobiyografik bir eserde spoylır mı olur bilmem ama olsun)
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
-Cemal Süreya
Sizin hiç babanız gözünüzün önünde yüreğinden hançerlenerek öldürüldü mü? Üstelik kardeşiniz tarafından?
İşte ilgili
Özgür olmak,
Bir kuş gibi değil!
Bulut gibi...
Kuşların vardır bir memleketi, ağacı, yuvası...
Ben bir bulut gibi,
Özgür olmak isterdim.
Rüzgarın savurduğu yöne doğru...
Tolstoy, bu kısacık ama etkili romanını sanki önce ölmüş, sonra da tövbeestağfurullah, İvan İLYİÇ kimliğiyle dirilip yazmış gibi. Ölüm döşeğindeki hasta bir adamın acılarını ve o ölüm anını başka türlü yazıp hissettirmesinin başka bir açıklaması ''büyük yazar'' olmasından mı? Tamam, o da olabilir ama ilk söylediğim sanki daha mümkün :) Kitabı
Halkı tarafından çok sevilen bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan eder. Yarışmaya çok sayıda sanatçı katılır. Günlerce çalışırlar, birbirinden güzel resimler yaparlar, eserleri saraya teslim ederler. Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoşlanır. Ama birinciyi seçmesi için karar vermesi gereklidir.
Resimlerden birisinde bir göl vardır. Göl, tıpkı bir ayna gibi etrafında yükselen dağların görüntüsünü yansıtmaktadır. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslemektedir. Resim, bakanlara mükemmel bir huzur hissi verecek kadar güzeldir.
Diğer resimde de dağlar vardır. Ama engebeli ve çıplak dağlar. Dağların üstündeki öfkeli gökyüzünden boşanan yağmurlar ve çakan şimşek ise resmi daha da sıkıntılı bir hale sokmaktadır. Dağın eteklerindeki şelale insana gürültüyü, yorgunluğu hatırlatacak kadar hırçın resmedilmiştir. Kısaca resim, pek de öyle huzur verecek türden değildir.
Fakat kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki, çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık görür. Çalılığın üstünde ise bir anne kuşun örttüğü bir kuş yuvası göze çarpmaktadır. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kuşun kurduğu yuva izleyenlere harika bir huzur ve sakinlik örneği sunmaktadır.
Ödülü kim kazandı dersiniz? Tabi ki ikinci resim... Kral bunun nedenini şöyle açıkladı:
"Huzur hiçbir gürültünün, sıkıntının ya da zorluğun bulunmadığı yer demek değildir. Huzur, bütün bunların içinde bile yüreğimizin sükunet bulabilmesidir."
-Alıntı
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle