...'Gidin' demiştin, 'gidin ve imparatorunuza, bu hükümdarın daha öncekiler gibi olmadığını söyleyin. Bizim kudretimizin ulaştığı yerlere, onun hayalleri bile erişemez.
En önde Osmanlı sancağını taşıyan ve dev gibi bir adam olan Ulubatlı Hasan ile çevresindeki otuz kadar yeniçeri vardı. Hasan başını kalkanıyla örterek mevzilere ulaşmayı başardı, sendeleyen savunmacıları geriletti ve tepeye çıktı. Elinde sancakla, Yeniçerilerin hızla oraya gelmesi için ilham oluşturarak kısa bir zaman orada tutundu. Bu Osmanlı morali için belirleyici, tüyler ürpertici bir görüntüydü; dev yeniçeri sonunda İslam'ın bayrağını Hıristiyan kentine dikmiş, ulus yaratacak kadar büyük bir efsanede yerini almıştı.
Şimdi sağlam durma vaktidir. Nice kış, nice kar, nice güz, nice çöl sıcağı geçti başından, yine de yılmadın, sabırla, sebatla, dirençle yürüdün rüyana doğru. Şimdi. Şimdi hünkârım, burada bir işçi gibi çalıştığın şu noktada, zafer senin alın terinin hakkıdır. İçinde bulunduğun an sabretmenin ve dayanmanın tacını giyme vaktidir. Sen şimdi öyle güzel bir şekilde tahammül et ki, senden sonraki tüm kalpler de sıkı sıkıya tutunsunlar rüyalarına ve asla vazgeçmesinler aşklarından. Yılmasınlar çile ve engeller karşısında. Tüm dert ve ıstıraplarına aşkın coşkusu ile kucak açsınlar. Sen sabrın kaftanı, sebatın hünkârı, direnişin önderi, tahammülün en güzel örneğisin. Ve senden sonra Allah rızası için mihnet ve çileye göğüs geren herkes varlığını hatırlatsın sonrakilere.