Rönesans'ın Fransa'daki en önemli temsilcilerinden Rabelais, beş kitaplık külliyatında yazım sırasında birinci, hikaye kronolojisinde ikinci olan bu eser Gargantua'nın oğlu Pantagruel'i anlatır. Fikrimce, Gargantua çok daha keyifliydi. Temel olarak dönemi, skolastik eğitimi, din adamlarını ve kiliseyi, kralı/siyaseti eleştiren Rabelais bu eserinde dönem içinde Fransa'da Fransızca dışında konuşulan onlarda diyalekt ve lehçeye ve artık geride kalması gerektiğine inandığı Latinceye yöneltir eleştirilerini. Rabelais'nin kadın düşmanlığı (mizojini) beni rahatsız etse de 16. Yüzyıl için çok önemli ilerici bir eserdir. La Sorbonne yani o dönemin sansür mekanizmasının nefret ettiği Rabelais'nin yazıları, yazarın başını çok ağrıtmış olsa da hayatı boyunca geri çekilmemiş ve hep yazmaya devam etmiş. İnanılmaz abartılar, fantastik hikayeler, destansı kurgu ve Fransa'nın ilk romanı olma özelliğiyle ilginç bir eserdir fakat modern anlamda roman kategorisine alınırsa eleştirilecek çok yönü vardır elbette.