nereye gitsem ,onun ışıklı gözlerinin kalbime taşıdığı o sarsıcı kederden bir türlü kurtulamıyor ,her şeye rağmen onun yörüngesinde dolanıp durmaktan da kendimi alamıyordum.
Yılmaz Odabaşı şiiri biraz telaşlı akan bir şiirdir. Sanki böyle aceleci bir tavır vardır. Hızla okuyup giderken çarpıldığınız dizeler olur, dönüp dönüp bakarsınız. Ne zaman okusam etkilendiğim bir kalem.
Kendisiyle yıllar önce Twitter üzerinden birkaç sohbetimiz olmuştu. Sonrasında tanışma şansımız da oldu. Ben Şarkısı Beyaz kitabını almıştım oda Kuşlar Uzaktı Sonra kitabını vermişti. Tabi bu kitaplarla yazarı biraz tanıyorsunuz ve bu size yazdıklarını daha iyi anlama imkanı veriyor.
“yıllar geçince anladım ki ,aşkın kavgasını veremeyenler ,hiçbir şeyin kavgasını veremezler ;aşkın özgürlüğünü yaşamayan ve yaşatamayanlar da hiçbir özgürlüğü hak edemezler “
_Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor.
_Kozmos’un keşfi, kendi kendimizin keşif yolculuğudur.
_Hayal gücü bizleri çoğu zaman bilinmedik diyarlara götürür ve o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku da bize, düş ürünüyle gerçek arasındaki farkı bulmamızı ve varsayımlarımızı sınamamızı sağlayan yolu açar. Bütün o buluşlarla keşifler,
"Yıllar geçince anladım ki, aşkın kavgasını veremeyenler, hiçbir şeyin kavgasını veremezler; aşkın özgürlüğünü yaşamayan ve yaşatmayanlar ise, hiçbir özgürlüğü hakedemezler..."
Veda Partisi
Veda partisi mi, ne varmış? Çağırdılar, gittim. O ne karmaşaydı öyle ya Rabbi? Programın ortalarına doğru ikram edilmek için saatler öncesinden hazırlanmış, büyükçe bir masaya yarım bir itina ile dizilmiş her şey ama her şey bir anda öğrencilerin gazabına uğramıştı. "Sahip olmak" düşüncesinin koskoca bir izdiham olarak
Çürükdere yerleşim birimine adını veren dereyi besleyen sular, yerleşimin güney ucunda yer alan Katran Dağı’ndan (1134m.) çıkar. Yaz kış gümüş renginde akan sularıyla dere, güneyden kuzeye doğru, küçük şelaleler, gölcükler de oluşturarak kıvrıla kıvrıla, yaklaşık beş bin metre aktıktan sonra Göksu’ya karışır.
Çürükdere Vadisi’nin doğu sınırını