Her şey yerli yerinde. Güzel. Lakin ben neredeyim? Zamanın neresinde? Hangi sarmaşıklar sarıp sarmaladı beni?
Sayfa 50 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Yaptığım en güzel alıntı olabilir, siz hangisisiniz?
-Ben bir bibliyoman idim Murat Bey. -Bibliyoman?! -Evet, Türkçesi kitap hastası, kitapsever. Murat'ın yüzündeki endişe yerini rahat bir ifadeye terk eder. -Ne var bunda. Keşke yurdumuzun insanları, herkes sizin gibi kitapsever olsa. -Yoo, o kadar kolay değil. Basit değil...Bakın ben size anlatayım. Bu bir hastalık. Üstelik alanındaki benzerlerine nazaran en hafifi. -Başka türleri de mi var. -Ohoo, çok var çok... Şimdi size kısaca tarif edeyim. *Kitapçalarlar vardır. Bunlar normal yollardan kitap sahibi olmak istemez. İlla ki çalacak, ancak o zaman tatmin olur. *Kitap delileri vardır mesela. Bunlar da kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar. Seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. *Bazıları da kitap gizlerdir. Kitabı kilit altında tutar, kimseye göstermez kıskanırlar. *Kitap düşmanları vardır; kitaptan tiksinir, nefret eder, elini bile süremez. *Sonra kitap yakanlar vardır, kitap yırtanlar, kitapperestler... -Vay be! Ama bunlar çok afedersiniz, yani bir tür manyak oluyor değil mi? -Elbette. Nasılsa içlerinde ben de varım. -Sizinkisi hangi sınıfa giriyordu? -Benimkisi en zararsızı. *Kitapseverler, tutkun. Kitapları seçip alırlar ama kafalarına koydukları kitaba sahip olmak için her fedakarlığa katlanırlar. Sahip oldukları kitaplardan başkalarına övgüyle bahsetmekten hoşlanırlar.
Reklam
... Ökkeş: Buba," dedi, "Güneş küstü mü?" "Niye oğlum?" "Baksana çıkmıyor. "Zamanı gelince çıkar. Hem biliyor musun, hava bugün dünden de sıcak olacak. Şöyle güneş üzerimize vurmuş, tutmuşuz balıkları, almışız içlerinden en lezzetli kocaman iki tanesini, şurada temizlemiş, ondan sonra yakmışız gaz ocağımızı, dökmüşüz tavamızın içine yağımızı, bir güzel kızartmışız. Haberin yok senin, limon tuzu da aldım." "Limonun tuzu mu? "Tabii, ekşi yerine. Bir de onu döktük mü balıkların üstüne, ondan sonra Ökkeş'in ellerini bağlayın, benim de ayaklarımı bağlayın artık." Ökkeş hem bağırdı, hem de nerdeyse ağlayacaktı: "Bubaaaa," dedi. "Elim bağlı olursa ben nasıl o balıktan yerim?" Babası güldü: "Şaka söyledim oğlum.
Bizi ninnilerle uyutan Bize en doğru ve en güzel örnek diye Geçmiş zamanı gösteren tarih! Alnında altı bin yıllık buruşukluklar ve şüpheler karışık Ona bazen eski anılarını sorarım O boğuk ve paslı bir sesle Başlar birer birer anlatmaya Mutlaka bir yenen, öte yanda on yenilen Çiğneyen haklı, çiğnenen utanç içinde Ezmeye alkış, gurura secde Hak kuvvetlinin, söz kötünündür Ezmeyen ezilir... Düşünceye artık yeter egemenliğiniz Yaşanır pek güzel zorbalıksız İşte gerçek özgürlük Ne savaşçı, ne savaş Ne zulüm, ne baskı Ben benim, sen de sen, ne efendi, ne de kul Kuşku bir aydınlığa koşmaktır Doğruyu aydınlatmak akıl için haktır. Tevfik Fikret
İncelikler bitti; o güzel telaşlar. Ne bir yağmur sesi çatılarda, ne camlarda yüzünden bir balkıma ki düş kurabilsin odalar. Sen oyunlarından çekildin, birbirine küstü çocuklar. Yaşlılar aynaya bakmayı unuttu. Ben durdum tüm bunların ortasında, boynumda ağır dilsiz bir çan, ölüme dek seni susmaya yargılı. Özgürlük bitti. Övünme bitti.
Ben güzel gözlü kadınları severim Bir de küçük ayaklıları, uzun boyluları Hem nasıl severim, öyle severim işte Terler avuçları, kesilir solukları Ben mahzun kadınları severim Yavru ceylanca kadınları, ürkekçe Hem nasıl severim, öyle severim işte Bilemezsiniz ne güzeldirler, öpüştükçe Ben akıllı kadınları severim Düşünen, az konuşan, çok bilen Her yerde, her zaman nazı çekilen Hem nasıl severim, öyle severim işte İçimde büyük, sonsuz ateşler yanmalı Ölümüm bile o kadının yüzünden olmalı Dünya Kadınlar günümüz kutlu olsun
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.