°•sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok bir şiir istersin “içinde benzetmeler olan” kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok•°
“Beş dakika gecikince, ‘Kusura bakma’ dersin; birine kazara bir omuz geçirince dersin, üstüne yanlışlıkla çay dökünce dersin. Fakat insanın kalbini dağlayınca denir mi?”
Ben onlara dedim ki Kaymakam benim iki gözümün çiçeğini yesin, canımı, malımı, avradımı da, her şeyimi de ona güvenirim. Varsın isterse bin sopa yemiş kuşak olsun.
Beş dakika gecikince, " Kusura bakma " dersin; birine kazara bir omuz geçirince dersin, üstüne yanlışlıkla çay dökünce dersin.
Fakat insanın kalbini dağlayınca denir mi?
«Geçen gün bir koleksiyoncunun sekreteri bana kahve ikram etti, ellerini ovuşturarak canımı çektirmeye çalışıyordu. Hazır kahveymiş! Kusura bakma ama bir kere iyi kahvenin tadını aldın mı artık dönüşü yoktur. Unut bunu.»
Kendimi yine kötü hissetmeye başladım. Titreme nöbeti, tuhaf bir hüzün ve dilimin tam kökünde bir ürperti. Ayaklarımla çiğnediğim o leş, midemi bulandırmıştı ve sudan yeni çıkmış bir köpek gibi silkelenmek istiyordum. Anla beni, bu senin cesedini ilk görüşüm ve duyumsayışımdı sevgili okur ve hiç de hoşuma gitmedi, kusura bakma.
Okulu siktir et ama askerliğini mutlaka yap, diyorlardı. Benim açımdan cahil kalmanda sorun yok, yeter ki asker ol. Çünkü kusura bakma ama, cehaletin umurumda bile değil!