Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Istanbul'un kenar mahallelerinin birinde yaşayan bir kadın padişahla görüşmek ister huzura kabul edilir. Kadın "evime hırsız girdi suçlu sensin" der. Sinirlenen kanuni "Bana bak kadın sen niçin bu kadar derin uyku uyudunda evine giren hırsızı duymadın ?"der. Bunun üzerine kadın "kusura bakma padişahım biz seni uyanık sanırdık evimizde o yüzden rahat uyurduk "demiş.Kanuni kadını haklı bulmuş çalınan parasını ve mallarını ödemiş..
Yasli Adam: O kelimeyi kullanmamalisin. Siyasi olarak dogru degil diyelim. Biiip! Genc Kadin: Kusura bakma ama ben her zaman neyse ne oldugunu soyledigim icin kendimle gurur duydum. Her ne zaman bir kelime yasaklanirsa demokrasi de bir adim daha geri saymis olur. Toplum, sorunu cozmek icin dilden bir sozcuk cikartilmasini iktidarin zayifligi olarak gorur. Yasli Adam: Bence toplum siyasi olarak yapilan bu duzenlemenin, azinligi onemseyen demokratik bir soylem oldugunu dusunecektir. Genc Kadin: Ben de diyorum ki, toplum da icinde yer alan insanlar kadar korkaktir ve bu insanlar da demokrasi icin fazla aptaldir. Yasli Adam: Demek istedigini anladim, ama sana katilmiyorum. Insanlarin niteliginden hic suphem yok. Genc Kadin: Insanlarin nitelikleri bir kelimeyle ifade edilebilir: Ikiyuzluluk. Dogru olani soyleyip yanlis olani dusunenleri yuceltirken yanlis olani soyleyip dogru olani dusunenleri alcaltiyoruz. (Ismi lazim degil Turkiyede yasakli bir filmden alinti konusmanin bir kismi)
Reklam
"Herkesin bir gideni vardır, içinden bir türlü uğurlayamadığı..." demiş T. Uyar. Arkadaşlar, dostlar, akrabalar, sevgililer... gidiyor tabii. Zaman öğütüyor ilişkileri. Olgun bir beyinle, kalender bir yürek kaldı zannediyorsun geride, oysa gün geliyor anlıyorsun ki gidenlerden birisi sessizce kapatmış gönül kapını. Ve sen ilişkilerini, dostluklarını farkında olmadan yalnızca aklınla yaşamaya başlamışsın. Anlayamadığın ise, aslında bütün değilsin artık, yarım kalmışsın, eksiğe düşmüşsün, kusura bakma ama biraz da kalpsiz olmuşsun.
sen bana ışık ver yeter bende filiz çok köklerim içimde gizlidir gelen giden açan soran bere budak yok bir şiir istersin “içinde benzetmeler olan” kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok Yılmaz Erdoğan
Atatürk'ün Adalet'i... Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak
Geçici öfkelerimizle, kalıcı aptallıklar yaparız, ismini de " Kusura Bakma " koyarız.
Reklam
Bir şiir istersin "İçinde benzetmeler olan" Kusura bakma sevgilim Heybemde sana benzeyecek kadar Güzel bir şey yok
·
Puan vermedi
Kusura bakma kitapcım. Çok kalın geldin gözüme. Güzel gidiyordu aslında. Belki sonra devam ederim. Ama şuan için burada bırakmak zorundayım. Yoksa tamamen okumayı bırakabilirim. Şimdilik Hoşçakal...
Şu Çılgın Türkler
Şu Çılgın TürklerTurgut Özakman · Bilgi Yayınları · 202321,6bin okunma
Öğrencisi olduğum Küçükçekmece İlkokulu'nun bahçesinden atlayarak; haftada mütemadiyen bir kere anlatılan ''Küçükçekmece Tufanı ve Kaybolan Şehir'' efsanesine konu olan göle doğru yürüdük. Mete yine anlatmaya başlamıştı hurafeyi: Yıllar yıllar önce yaşlıca bir dede gölün altındaki şehre gelmiş, kapı kapı gezip bir tas su istemiş, kimse de
Kusura bakma, Şair kelamı bu ya, Artık telmih üstüne telmih ima üstüne ima...
Sayfa 237Kitabı okudu
Reklam
Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata
Kötü yola düşmüş gecelerden geliyorum. Kusura bakma gözlerim biraz kirli...
İpe Un Serrmek; Kendisinden bir hizmet beklenen veya verilen görevi yerine getirmesi umulan kişilerin, çeşitli bahaneler öne sürerek yavaş davranmaları yahut işin yapılmasına engel olmaları hâlinde söylenen bu deyim, Nasrettin Hoca'ya atfedilen bir hikâyeden kaynaklanır. Rivayete göre, Hoca merhumun bir komşusu varmış. Ödünç aldığı eşya yahut araç gereci geri getirmekte ihmalkâr davranır, unutturabilirse hiç geri getirmez yahut o kadar hoyrat kullanırmış ki, ne alırsa bozuk, kırık, delik, kopuk, sakat olarak iade edermiş. Hoca bu komşusuna, önceleri hatırını sayarak bir şey söyleyememişse de içten içe öfkelenip artık ödünç bir eşya vermemeye ahdetmiş. Ertesi gün, komşusunu kapıda görünce, "Tamam, demiş içinden, bu sefer ne istese vermeyeceğim." Adam her zamanki pişkinlikle, — Hocam, demiş, urgan lâzım oldu, sizinkini ödünç alabilir miyim? Hoca, derhâl bir mazeret uydurmak için zihnini kurcalamışsa da aklına bir çare gelmemiş. O sırada hanımının un elemekte olduğunu görüp, — Kusura bakma komşu, bizim hanım urgana un serecek. — Aman hocam, hiç ipe un serilir mi? — Vallahi komşu, vermeye gönlüm olmayınca ipe un da serilse yeridir!
her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla uçak örneğin uçurtma mesela altına konulabilir bir ayağı ötekinden kısa olduğu için sallanan bir masanın veya şiir yazılabilir
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.