"Halkın sandığından daha sık gerçekleşen bir durumdu bu....Çok az uykuyla ve stres altında çalışmaktan yorgun düşen doktorlar ve hemşireler hatalar yapıyordu...Ve bazen bu hatalar sonucunda insanlar ölüyordu....Umursamazlık değildi mesele,hayatın bir gerçeğiydi sadece....Kimse mükemmel değildi...İnsanlar doktorlarının kusursuz olmasını bekliyordu,fakat doktorlardan hiç hata yapmayacak şekilde davranmalarını beklemek gerçekçi değildi......."
Dünyayı bir çocuğun gözünden görmekle çocukluğunun etkisinde kalan ve kendini içinde bulduğu bu yeni dünyaya adapte etmeye çalışan bir genç kadının gözünden görmek farklı olsa gerek.Bu nedenle kitabı 'Bülbülü Öldürmek' ile karşılaştırmak ne kadar doğru olur bilmiyorum.Karşılaştırma yapmadan değinecek olursam kitap Scout'un büyüyüp tam anlamıyla Jean Louise Finch oluşunu ve çevresindeki insanlardaki değişimin onu nasıl etkilediğini konu ediniyor.Aslında kitapta çocukluğumuzdaki dünyayla büyüdüğümüzde algıladığımız dünyanın farkını net olarak görüyoruz. Sevdiklerimizin çocukken gözümüzde büyüttüğümüz kadar kusursuz olmadığını onların da bazen hatalar yapabildiğini görmek hayal kırıklığına sebep olabiliyor.
Karşılaştırma isteyenler için de ilk kitapla aynı hazzı yakalamak pek mümkün değil.Yine de son sayfalara doğru alevlenen bu kitabın okunması gerektiğini düşünüyorum.Ben iki kitabın da ilk kısımlarını titiz bir yavaşlıkla okudum (bazen sıkılıp bırakmak istediğim oldu) olaylar ne zaman alevlenecek nerede kitaba bağlanacağım diye bekledim.Sabırla okuyup bekleyenler için iki kitap da güzel mesajlar içeriyor.
İnsanca aşkın kusursuz anına ulaştılar.
Mükemmel bir anlayış ve uyum ânı yarattılar. Bu doruk noktası bundan böyle bir kıstas, bir kıyaslama ölçütü olacak, daha sonra, bütün o doğal kusurlar, hatalar aşkı paraladığı zaman, onlara acı çektirecekti.
"Çok zekisin 983772. Makinelerde işlevseldir ama düşünceleri kendine ait değildir. Duyguları yoktur. Makine olmaktan çıkıp duygularla yüzleşebilirsen her biçimin içinde hatalar olduğunu, hiçbir modelin kusursuz olmadığını, insan varlığı gibi eğreti bir yapıya sahip olduğunu görebilirsin. Düşündüğün gibi 'tekile değil bütüne' bakabilirsen, yapıyı bütünüyle ele alabilirsen kusursuzluğu bozan çatlakları keşfedebilirsin."
Yıldızsız Gece, bir önce ki kitaptan daha iyi çevrilmiş ve daha akıcıydı. Serinin ağırlığı önce ki kitaptan daha çok hissediliyor ve Drizzt Do'Urden'in kusursuz bir karakter olmadığını, hatalar yapabildiğini, kibrine yenilerek imkansız bir göreve tek başına atıldığını anlatıyor.
Drizzt öz eleştiri yapabilen, hatalarını görebilen, hatalarını düzeltmek için çabalayan bir karakter. Ama bu seride insanı etkilemeyi başaran tek karakter Drizzt değil. Edebiyatta yahut beyaz perde de tamamen siyah yada tamamen beyaz karakterler çok ilgi çekici değildir. Son iki kitapta beni en çok etkileyen Jarlaxle'a da değinmeden edemiycem. Kaostan beslenen bir strateji dehası, pragmatik ancak nevi şahsına münhasır bir şeref anlayışı var. Bana kalırsa Artemis Entreri ile beraber, okuyucu Drizzt'in göz alıcı beyaz karakterinden sıkıldığında, kitabı sırtlayan karakterlerden. Bazen bu karakterlerin insani yönleri iyi karakterlerden daha çok ağır basıyor. Okuyucuya daha bir insan gibi geliyor. Artemis Entreri'nin karakter gelişimini görmekte çok etkileyici.
Yıldızsız GeceR. A. Salvatore · Laika Yayıncılık · 2013309 okunma
İnsanî ilişkilerimizi yürütemememizin sebepleri;
•Sürekli şikayet etmek. Memnuniyetsizlik... Bulunduğumuz şartlardan sürekli şikayet ediyoruz, hep daha iyisi olsun istiyoruz ama bulunduğumuz durumun belki de bizim için en iyisi olduğunu aklımıza getirmiyoruz.
Bizim için yapılan herşeyde memnuniyetsiz olup çıktık. Hâlbuki karşımızdaki insanın
#kitapincelemesi #kitapyorum #hervemabajoli #buyuksirustadi #magnumopus
Yazar: Hervé M. Abajoli
Kitap: Büyük Sır Üstadı-Magnum Opus
Türü: Bilimsel, ezoterik, tarihi, psikolojik roman.
372 sayfa, Gnosti Books, 2017
Sipariş için: buyuksirustadi.com
“Keşke notlarımı size ulaştırabilmiş olsaydım… ”
Her şey böyle başladı. Aradan ne kadar zaman