Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Kutsal Fahişe”
Kadınların büyük bir kısmı hala ekonomik güvenceden yoksundur. Sos­yal güvenlik sistemlerinin dışındadırlar. Kamusal alanda eşit temsil edilmezler. Eğitim açısından henüz istenilen nicelik ve nitelikten uzaktırlar. Biçilen toplumsal rol, ne yazık ki erkek egemen değerlerle sakatlanmış bir roldür ve hangi 'büyük makam'a gelirlerse gelsinler, ancak bir erkek diliyle var ola­bilirler. Yoksa kabul ettirilmiş genel geçer rol, erkeğin varolu­şunu kolaylaştıran, onun dayanağı olan, işini kolay kılan, bir çeşit 'evin kahyası' rolüdür. Ev dışında ise toplumun emniyet sübabı birer cinsel obje, aşk nesnesi, çekirdek ailenin gelece­ğini ve masumiyetini(?) koruyan birer 'kutsal fahişe'dirler. Bu anlayış, toplumsal modernite ile birlikte terk edilmiş görünse de, tersine, daha bir incelerek ve özgürlük sunumu ile sarılıp sarmalanarak sürdürülmektedir.
-Sizi gebe bir gecenin doğum sancıları arasında selamlıyorum. Gece evinize bir avize ya da bir fahişe gibi sokulacaktır. Belki de bazılarınız azize kılığına girmiş bir fahişeye kutsal sözcüklerle boyun eğecek. Dudaklarının kıpırdamasına aldanmayın! Dua değil, şehvet dökülüyor ağzından. Hadım edilmiş kelimelerden evlatlar umuyorsunuz. Yalnız kalacaksınız...
Reklam
"Bir gün kraliçem, göğü dolaştıktan, yeri dolaştıktan sonra, İnanna göğü dolaştıktan, yeri dolaştıktan sonra, Kutsal fahişe (İnanna) yorgunluk içinde (bahçeye) yaklaştı. Derin uykuya daldı. Onu bahçemin köşesinde gördüm, Tecavüz ettim ona, öptüm onu, Bahçemin köşesine döndüm. Şafak attı, güneş doğdu, Kadın korku ile etrafına bakındı, İnanna korku ile etrafına bakındı, Sonra kadın nasıl bir felaket yaptı! İnanna utancından ne yaptı! Ülkede bütün kuyuları kan ile doldurdu, Odun taşıyan köleler kandan başka bir şey içemediler, Su dolduran köleler (kadın), kandan başka bir şey doldurmadıkar."
“bir devlet başkanını reddetmemin büyük bir adama hakaret sayılacağını, iki ülke arasındaki ilişkilerde gerginlik yaratacağını açıkladı. Ülkemi gerçekten seviyorsam, yurtseversem, hemen ona gitmem gerektiğini söyledi. Polise yurtseverlik hakkında hiçbir şey bilmediğimi, ülkemin bana hiçbir şey vermemekle kalmayıp, onurumla gururum dahil her şeyimi aldığını söyledim. Söylediklerimin polisin ahlaki gururunu derinden sarstığını şaşırarak fark ettim. Bir insan nasıl yurtsever olmazdı? Polisin savunduğu şeyin rezilliğine, içine düştüğü açmaza, çifte ahlaki yargılarına kahkahalarla gülmek geldi içimden. Sıradan bir pezevengin yapacağı gibi bir fahişeyi alıp bu önemli şahsın yatağına götürmek istiyor, gene de yurtseverlikten ve ahlaki değerlerden gururlu bir edayla söz edebiliyordu. Ancak adamın yalnızca emirlere uyduğunu, ona verilen emri kutsal bir ulusal görev katına yükselttiğini anladım. Beni hapse atmakla önemli bir adamın yatağına götürmek arasında fark yoktu. Her ikisinde de polis kutsal bir görevi yerine getirmiş olacaktı. Ulusal görev söz konusu olduğunda bir fahişe bile en yüksek onurla ödüllendirilebilir, insan öldürmek bir kahramanlık edimi olurdu.”
Tevrat'ta yazılıdır.
KUTSAL KİTAP'ta Asurluların İsrailoğullarına Tanrı belası olarak gönderilişlerinden, Babil Kulesi ve görkeminden, gururlu Ninive'den, Yahudilerin yetmiş yıllık kutsallıklarından, hükümdar Nebukadnezar'dan, Tanrı'nın "Büyük Fahişe" ile ilgili hükmünden, Yedi Meleğin Fırat diyarına boşalttıkları "gazabının taslarından" söz edilir
Sayfa 159
Feminist hareket ve cinsel devrimden önce, sağlıklı bir cinsel özne olmak, pek çok kadın için tamamen imkansız değilse de çok zordu. Kadınlara doğuştan itibaren aşılanan cinsiyetçi düşünce, cinsel arzu ve haz alanının daima ve yalnızca eril olduğunu, cinsel ihtiyaç ya da açlığı sadece iffetsiz kadınların dile getirdiğini açık açık belirtiyordu. Cinsiyetçi düşünce tarafından ya kutsal bakire ya da fahişe rolü atfedilen kadınların sağlıklı bir cinsel benlik oluşturacak dayanaklar yoktu.
Reklam
Kutsal ve Tanrı tarafından desteklenen bir kişi nasıl olur da fahişe kadınlarla düşüp kalkar dersiniz ..? "Kutsal kitap kutsal saydığı kişilerin bu tür ilişkilerinde sakınca görmüyor."
Kadınlara doğuştan itibaren aşılanan cinsiyetçi düşünce, cinsel arzu ve haz alanının daima ve yalnızca eril olduğunu, cinsel ihtiyaç ya da açlığı sadece iffetsiz kadınların dile getirdiğini açık açık belirtiyordu. Cinsiyetçi düşünce tarafından ya kutsal bakire ya da fahişe rolü atfedilen kadınların sağlıklı bir cinsel benlik oluşturacak dayanakları yoktu.
Feminist hareket ve cinsel devrimden önce, sağlıklı bir cinsel özne olmak, pek çok kadın için tamamen sağlıksız değilse de çok zordu. Kadınlar doğuştan itibaren aşılanan cinsiyetçi düşünce, cinsel arzu ve haz alanının daima ve yalnızca eril olduğunu, cinsel ihtiyaç ya da açlığı sadece iffetsiz kadınların dile getirdiğini açık açık belirtiyordu. Cinsiyetçi düşünce tarafından ya kutsal bakire ya da fahişe rolü atfedilen kadınların sağlıklı bir cinsel benlik oluşturacak dayanaklar yoktu.
Sayfa 106 - 15.Feminist bir cinsellik politikası
Ardavirafname
l] Bir kez daha Çînvâd köprüsüne geldim. [2] Orada kötülerin ruhlarını gördüm. Ölümlerinden sonraki ilk üç gecede48 onların ruhlarına öylesine talihsizlikler, acı olaylar ve kötü şeyler gösteril­ mişti ki, dünyada asla o kadar kötülük görmemiş ve o derece sıkın­ tı çekmemişlerdi. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer’e sordum: “Bu ruh hangi insanın
Reklam
Roma’nın uzun ömrüne bakılınca, rahibelerin kutsal ateşi yanar halde tutup erkekleri yataklarına yanaştırmayarak çoğu zaman halkı koruduklarını söyleyebiliriz. Aristokrat kadınların fahişe addedilmek istedikleri, sekse batmış bir kültürde, Vesta bakirelerinin erkek eli değmemiş cinsel organları Roma’nın uzun ömrünün garantisiydi.
Bir insan nasıl yurtsever olmazdı?(Bedenini satması isteniyordu bunun için).
Reddetmem onun arzusunu daha da kamçılamıştı. Her gün bir polis yolluyor, polis her gün başka bir yaklaşım sergiliyordu. Ama ben hep reddettim. Bir keresinde para teklif etti. Başka birinde beni hapse atmakla tehdit etti. Üçüncüsündeyse bir devlet başkanının reddetmemin büyük bir adama hakaret sayılacağını, iki ülke arasındaki ilişkilerde gerginlik yaratacağını açıkladı. Ülkemi gerçekten seviyorsam, yurtseversem, hemen ona gitmem gerektiğini söyledi. Polise yurtseverlik hakkında hiçbir şey bilmediğimi, ülkemin bana hiçbir şey vermemekle kalmayıp, onurumu gururum dahil her şeyimi aldığını söyledim. Söylediklerimin polisin ahlaki gururunu derinden sarstığını şaşırarak fark ettim. Bir insan nasıl yurtsever olmazdı? Polisin savunduğu şeyin rezilliğine, içine düştüğü açmaza, çifte ahlaki yargılarına kahkahalarla gülmek geldi içimden. Sıradan bir pezevengin yapacağı gibi bir fahişeyi alıp bu önemli şahsın yatağına götürmek istiyor, gene de yurtseverlikten ve ahlaki değerlerden gururlu bir edayla söz edebiliyordu. Ancak adamın yalnızca emirlere uyduğunu, ona verilen emri kutsal bir ulusal görev katına yükselttiğini anladım. Beni hapse atmakla önemli bir adamın yatağına götürmek arasında fark yoktu. Her ikisinde de polis kutsal bir görevi yerine getirmiş olacaktı. Ulusal görev söz konusu olduğunda bir fahişe bile en yüksek onurla ödüllendirilebilir,insan öldürmek bir kahramanlık edimi olurdu.
"Haçlı Seferleri'ne iştirak edenler, sadece krallar, soylular, şo­valyeler ve eğitim görmüş askerler değildi. Bilakis, askere alınan çoğunluk, rivayetlere göre, 'suçlular, bulaşıcı hastalık taşıyanlar, günahkarlar, dinsizler, kutsal şeylere saygısız hırsız ve haydutlar, katiller, kendi ana veya babasını öldürenler, yalancı tanıklıktan suçlu olanlar, zina işleyen erkekler, vatan haini korsanlar, fahişe tüccarla­rı, ayyaşlar, halk ozanları, talih oyuncuları, pandomimciler, mürted keşişlerden...' oluşuyordu."
Sayfa 125
250 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.