İlk bakışta mitolojik bir figürün sesiyle yazılmış gibi görünse de Kirke, bende daha çok bir iç yolculuğun romanı olarak yer etti.Tanrıçaların arasında “farklı” olan, ne tanrılara ne insanlara tam
Daniel Defoe Robinson Crusoe’nun hikayesi, sadece hayatta kalma mücadelesi değil, aynı zamanda psikolojik dönüşüm ve inanç yolculuğu açısından da derin bir anlam taşıyor. Başlangıçta babasıyla olan ilişkisi, onun kaderine isyan etmesine neden olur; ailesinin uyarılarına rağmen denizlere açılarak kendi yolunu çizmeyi seçer. Ancak adada mahsur kaldığında, bu isyan yerini kendini sorgulamaya bırakır. İlk zamanlarında korku ve çaresizlik içinde debelenirken, zamanla doğayla uyum sağlamayı öğrenir ve kendi varoluşunu yeniden şekillendirir. Yalnızlık ve sıkıntılar onu fiziksel olduğu kadar ruhsal bir dönüşüme de zorlar, önce durumu kabullenmekte zorlanır, ardından kendini üretken bir rutine oturtur. İnanç açısından ise başlarda Tanrı sadece sıkıntılı anlarında aklına gelen bir unsurken, zamanla kutsal metinleri okumaya başlaması ve hayatındaki olayları daha farklı değerlendirmesi sayesinde inancı derinleşir. Önceleri yaşadığı talihsizlikleri bir ceza olarak görse de, zamanla hayata isyan etmek yerine şükretmeyi öğrenir ve yalnızlığını bir sınav olarak kabul eder. Tanrı’ya bakış açısı, yalnızlık sürecinde sorgulamalarının artmasıyla giderek derinleşir ve nihayetinde içsel bir huzura ulaşmasını sağlar. Robinson Crusoe’nun psikolojik değişimi, insanın hem dış dünyayla hem de kendi içsel savaşlarıyla nasıl mücadele ettiğini gösteren etkileyici bir örnektir.
Bir zamanlar yemek, yalnızca açlığı bastırmanın ötesinde bir şeydi: bir dua, bir şükran, bir ritüel. Sofralarda bir araya gelmek, yalnızca protein alımı değil, varlıkla ve evrenle kurulan sessiz bir