Bana hediye edildi ve kütüphanemde yerini aldı.
Ben almadım. Yaklaşık 1 sene okuyamadım, bazen hesapta olmayan durumlarla karşılaşabiliyor insan. Ben de o tarz şeylerle karşılaştım sanırım. Yakın zamanda da okudum. Yani 2020 de, benim için 2020 nin bir başka felaketiydi diyebilirim.
Güzellik göreceli bir kavram. Sadece benim fikirlerim bunlar ve ben gerçekren beğenmedim.
1. Kitabı okumadım ama 2. Kitabın içeriğinden az çok kestirebiliyorum. Bu tür kitaplarda -ki tv de dizileri bolca var buna benzerleri- bambaşka bir yaşantıdan yani en dipten gelip en tepeye yerleşiyorsun ve birden travmalarını en tepedeki yaşantının olmayan geçmişinin geleceğinde büyümüş karakteriyle yaşıyorsun.
Burada mantık hatası var. Bir insan nasıl bir çevrede büyüdüyse o şekilde üzülür, uzun zaman o şekilde yaşar düşünür. Tabi bu bir kurgu, bir kitap. Sonu beni hiç şaşırtmadı ayrıca.
Genç bir kızın günlüğü tarzında birşeyler okumak isteyenlere gayet başarılı gelebilir. Aşırı aşk ama aşırı korumacılık, çokça iç ses, göz yaşı, kavuşamama hepsi var. Benim ilgimi çeken yıllarca Paşa' dan dinlediğim 'Sorma' parçasının söz ve müziğinin Minik Serçe' ye ait olduğunu öğrenmem oldu. Bunun dışında şaşırtıcı ve etkileyici bir olayla karşılaşmadım.
"Görüyor musun Kutup Yıldızı? Kader bizi hep yan yana getiriyor."
'İçimden her ne kadar, iki deli bir araya gelmemeliydik, diye geçirsem de dikkatimi çeken asıl şey bana sesleniş şekliydi.'
"Neden Kutup Yıldızı peki?"
"Çünkü her ne kadar yolumu şaşırıp kaybolmak istesem de ben sadece o inatçı, huysuz keçinin gözlerindeki ışıltıya bakmak istiyorum."
"Romeo şu halini görse, Shakespeare’e beni yeniden yaz derdi."
Geçecek. İnan bana tüm bu acılar bitecek. Parçaları batıp içimizi acıtacak ama bir gün mutlaka geçecek. Özgürlüğümüzü elimize alıp her şeyi arkamızda bıraktığımız vakit izi bile kalmayacak.