Türk Edebiyatı’ndan 16 Güzel Şiir
.
1. Kelimeler, Özdemir Asaf
Yarıda kalmış aşklarının hesapları içinde
Denizlere açıldı içimizden biri
Niçin gittiğini söylemeden.
Fotoğraf çekiminden iki gün sonra, adadaki ilk küçük şokumuzu yaşadığımızı anlatmalıyım. Hani daha önce sözünü ettiğim ağaçlık yolumuzu hatırlıyor musunuz? İki yanına ulu ağaçların sıralandığı ve bu ağaçların yukarıda birbirine girerek doğal bir gölgelik oluşturduğu, yeşil bir tünele benzeyen serin yolumuz... Öğle güneşi altında bakkaldan ya da iskeleden kan ter içinde eve dönerken bu yola girer girmez, kuytu yeşil ormanların gölgeli serinliğiyle ferahlardık. Başımızın üzerindeki gölgeliköylesine sıktı ki güneşi görmüyorduk bile. Bu doğa harikası, adadaki en büyük hazinelerimizden biriydi.
Bir gün o yoldaki ağaçların budanmaya başladığını görme bahtsızlığını yaşadık. Başkan’ın adamları büyük bir beceriyle ağaçları buduyor, onları birer yeşil duvar oluşturacak şekilde kesip biçiyordu. Bu çevik adamların yetenekleri ve maharetleri o düzeydeydi ki ağaçlara kolaylıkla tırmanıyor, yukarıda birleşen dalları süratle kesiyorlardı. Biz olayı duyup gelene kadar ağaçların yarısı budanmıştı bile. Yola toplanmış olan zavallı adalıların şaşkın bakışları arasında iki yanımızda muntazam duvarlar oluşmaya başlamış, o doğal, kendi haline bırakılmış ağaçlar, Versailles bahçelerindeki bahçıvanların şekil verdiği yeşil heykellere dönüşmüştü. En korkuncu da artık tepemizdeki gölgeliğin kalmamış olmasıydı. Güneş doğrudan doğruya yola vuruyordu. Tahmin edebileceğiniz gibi ilk şaşkınlık anını atlatır atlatmaz adamları durdurmaya çalışmıştık ama bizim yüzümüze bile bakmıyor ve işlerine devam ederken, “Başkan’ın emri! Onunla konuşun!” diyorlardı.
Kavurucu bir soğuk… Kolumdaki saat sıcaklığı -40 °C gösteriyor. Ayak parmaklarımı hissetmiyorum, sanırım hücrelerim savaşmayı bırakalı çok oldu. Rüzgâr bıçak gibi, açıkta kalan bütün uzuvlarımı kesiyor. Halsizlik, günün yorgunluğu üzerine alınan ılık bir duş misali yavaş yavaş bedenimi ele geçiriyor. Beynim numaralar yapmaya başladı, sıcacık bir
Bu romanda yer alıp anlatılan ne varsa kuytu köşede izlemek vardı.Teknolojinin girmediği ,paranın uğramadığı ,menfaatlerin çatışmadığı ,saatin işlemediği yer.Zaman kavramınin aslında pek bi önemi sayılmamış.Düzen yok .Fakat bi o kadar doğaya ayak uyduran,karışmayan, dengeyi bozmayan, 40 hanede yaşayan insanın yaşamını idame ettiği yer .Iste bu uyum her şey bürokrat insanın oraya uygarlık getirmek isteğiyle bozuldu.Önce insanların anlam veremediğim irdelemek istememesinden fırsat bularak başladı.Ardından martı-tilki-yılan yani ekolojik dengeyi yıktı.Sonrasi ada için istediğim gibi oldu. Ateşin "sil baştan" demesiyle alevin büyüyerek yangına dönüşmesiyle her sanırım normale dönecektir
Yeni Kitap!
Ada Kültür Sanat Kitaplığı'nın ilk kitabı...
PEYNİRKUŞU
Can Adalı
"Yüzüm, yurduna dönemeyen,
dünü kalmayan çok kuytu kuş ağzı.
Yüzümde geçmişin dört elementi;
hava, ateş, su, toprak...
Toprağı iki yakasından tutup gidiyor su.
Evrenin yargıçlığına küfredip gidiyorum ben de.
Sen insanlığa mahkum edilmiş kadını, beni düşün..."
Kitap adi: Peynirkuşu
Yazar: can adali
Tür: roman
"Beni affediyor, Ada'yı unutuyor. Hatta, tam tam tam, arzuladığı gibisinden ufak çapta bir ev kadını bönlüğü ediniyor. Süpürrt, süpürrrt, süpürrrrt. Ah ah, ne kadar aptal benim daha eli kolu memeleri sallanabilen esmerim. Mutlu olmak, dahası mutlu kalmak nasıl da yakışmıyor ona...
En ufak bir umudumuz yok. çok gereksiz cümle, elbet en ufak bir umudumuz yok. Umursadığımız tek bir şey yok. Bir gıdım ilgi ifadesi bulunamaz gözlerimizde, yok. Ben neden bir kez olsun evden çıkmadığını, evin kuytu bir köşesinde hışırtılar içinde ne yaptığını sormuyorum ona, o yok. O asla onca aşınan kurşunkalemin kağıt tomarlarına neler kazıdığını sormuyor bana, ben yokum."
Çocuğunun özgür bir insan olmasını arzulayan,bunu öğütleyen,
Ve bunun asla gerçekleşmemesi için de
Elinden gelen her şeyi yapan kişidir...
Ama ne olursa olsun,yorulduğun zaman başını yaslayacağın en kuytu ve sıcak döşek onun kucağı değil midir?