"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.”
İnsanın yolculuğu bir ömür boyu sürer, sessiz bir gemi gibi. Bazen açık denizlerde, masmavi bir gökyüzünün altında, esen rüzgârlarla yelkenlerini şişere şişere dingin, kaygısız ve tasasız bir şekilde yol alır. Bazen de karla, tipiyle, borayla, denizlerin
"Bizim sevmediğimiz kimse yoktur. Belki
gönlümüze biraz serin gelenler vardır" (s.64).
Edebiyatımızda nasıl bir Sabahattin Ali'nin, Sait Faik'in, Refik Halit'in, Azîz Nesin'in, oğuz Atay'ın ve Yaşar Kemal'in kendine özgü bir hikâyeciliği var ise günümüzde de
2022/1. Kitap: Kim Bağışlayacak Beni
Birhan Keskin’den Y’ol, Ba ve Soğuk Kazı’dan sonra okuduğum 4. kitap…
Kim Bağışlayacak Beni; 5 bölüm ve 183 sayfadan oluşan güzel bir şiir kitabı...
Birhan Keskin, Türk edebiyatında özgünlüğüyle bir ses olabilecek nitelikteki şairlerden biridir. Her şiirinde hemen herkesçe yazılabilecek gibi görünen ama
Fyodor Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” başta olmak üzere “Beyaz Geceler”, “Kumarbaz”, “Ecinniler” ve “Karamazov Kardeşler” gibi dünya edebiyatında en çok tanınan başyapıtlarını okudum. Okurken her birinden ayrı bir tat ve haz aldım. Okuduğum her kitabı bitirdiğimde Dostoyevski’yi tanıma ve anlamaya yönelik merakım sürekli arttı. O nedenle bir
Şahsî hayatı hakkında kulaktan dolma bilgilerden ziyade nesnel bir tutum sergilemek yerinde olacaktır. 1991 yılının Ocak ayında gözlerini dünyaya açan yazarın nevi şahsına münhasır kişiliği bizi eseri hakkında yanıltacaktır. Çünkü kendisini pek sevmemekle birlikte en azından saygıyı hak ettiğini düşünmekteyim. Kişisel görüşlerimin kalemimi
Masal Masal İçinde
Bir zamanlar ülkeyi bir Padişah yönetirmiş. Ülkesini çok seven bu Padişah'ın yalnız bir kusru varmış. O da yaptığı her iyiliği övüne övüne anlatmasıymış.
Padişah övününce dalkavukları da onu sürekli pohpohlarmış. Yalnız bu durumdan, bir tek Padişah'ın en yakın arkadaşı Vezir, şikayetçiymiş.
Yine bir gün Padişah,
--Bana bak delikanlı, dedim, burası kasap dükkanı değil, kuyumcu dükkanı hiç değil.
Burada tişört satmıyoruz. Kitap satıyoruz. Alıp okuyasınız, akıllanasınız, bilinçlenesiniz, Hanyayla Konyayı bilesiniz diye.
Ahmet Muhip Dıranas, Cumhuriyet’ten sonraki Türk edebiyatının önemli bir
fikir ve sanat adamıdır. Ki O sadece edebiyatla değil, resim, fotoğrafçılık gibi sanatın pek çok dalıyla yakından ilgilenmiştir. Dıranas’a göre sanat insanoğlunun ferdî ve maşerî ölüme karşı bulduğu tek çaredir.
Dıranas, hocası Ahmet Hamdi Tanpınar gibi, şiirde dil ve
Biz aciz kulların sizin gibi kudretli bir hünkara ne yararı olabilir ki?" diye sormuş boynunu bükerek.
"İster padişah olsun, ister yoksul bir köylü, insanoglunun bazı davranışları var hiç değişmiyor" demiş Padişah. "Sizin
yaşadıklarınız bu davranışlara çok birer örnek. Mesela sen, açgözlülüğün yüzünden gözlerini yitirdin; Demirci paylaşmadığı için önemli bir fırsatı kaçırdı; Kuyumcu ise har vurup harman savurmanın bedelini çok ağır ödedi; Müezzin sabırsızlığı yüzünden sevdiği kadından oldu; Şapkacı kıskançlığı sonucu karısıyla oğlunun ölümüne yol açtı. Sizler insanoğlunun yapabileceği yanlışların canlı birer kanıtısınız. Hep yanımda kalmanızı, bana yol göstermenizi istiyorum."
Kendini övenlere İTHAFEN;
"PAZARCI Bağırır,
Kuyumcu Bağırmaz.
ESKİCİ Bağırır,
Antikacı Bağırmaz.
ÇÜNKÜ
SADECE MALI
'UCUZ'
Olanlar Kendi Reklamını YAPAR."
Köy Enstitüsü mezunu yazarların kitaplarını okumak isteyenler bu listeyi inceleyebilir.
1. Abbas Cılga
2.
3. Abdullah Özkucur
4. Adnan Binyazar
5. Ahmet Köklügiller
6. Ahmet Uysal
Pip ,iki gözüm dostum benim, yaşamak dediğin nedir ki? Kaynakla birbirine tutturulmuş ayrılık halkalarından bir zincirdir,sözgelişi. İnsan dediğin de kimi demircidir, kimi bakırcıdır,kimisi de kuyumcu.
Yaşamak dediğin nedir ki? Kaynakla birbirine tutturulmuş ayrılık halkalarından bir zincirdir, söz gelişi. İnsan dediğin de kimi demircidir, kimi bakırcıdır, kimiside kuyumcu. Bu tür ayrımlar eninde sonunda kaçınılmaz olur; karşılaştıkça katlanmaktan başka çıkar yol yoktur.
"..şiiri kuyumcu titizliği ile işlemek vazifemdir.. Kime hangi tür gerdanlık lazımsa onu söz kalıbı içinde yazdım, boynuna asılması icabedenlerin boynuna astım.. Siz de dilediğiniz boyunlara asınız.."
Her bir satırını bir kesimin, bir fikrin başına geçiren yazarın kendi yorumuyla boyunlarına geçirilen gerdanlık betimlemesi ziyadesiyle hoşuma gitti. Laflarıyla kuyunun dibine kadar vurma kabiliyeti olan bir şair bu; balyoz etkisi yapacak yapıştırmalar bunlar.
Hepsi yerini buluyor.. Boyunlara geçirince rahat eder miyiz bilmem ama en azından duygularımız kelimelerde karşılığını bulmuş oluyor.En acısı da boynumuza geçirdiklerimiz..
Hepsinin özetinden çıkarılacak dersle kısaca şöyle diyebiliriz:
“İslam güzel ahlaktır”
Bu süslü gerdanlık müslüman boyunlara en yakışan ziynettir..
"Zaman denen müzenin hatıra raflarında
Sadece ve sadece dostluklar tozlanmazmış."
Bunu da layık gördüğünüz boyuna asmanız için bırakıyorum buraya.
Karakoç'un bu eseri 1995 den 1999 yılına kadar yazdığı dörtlüklerden oluşuyor.
Her kitabında aynı şiirlere denk gelme tedirginliğiyle başladım neyseki öyle olmadı bu sefer.
Hiç pişmanlık vermiyor Karakoç okumak. Bu yolculuktan da memnun bir şekilde ayrılıyorum.