O zamana kadar kafes arkasında yaşayan İstanbul kadınları, Cevdet Paşa'nın deyimiyle, bu "Mısır döküntüleriyle aşık atmaya" başlar. Kavalalı hanedanından Zeynep Hanım'la israf yarışına çıkarlar. Mısırlılar artık her alanda taklid edilmekle, sefahat kapısı ardına kadar açılmaktadır, İstanbul sosyetesi boğazına kadar borca girer ve bu işten en çok, günümüz Tahtakale çevresinin ataları olan Galata bankerleri kârlı çıkar. Borçlular arasında ilk sırayı, saraylı hanımlar almaktadır.
“Sultan Murad-ı Hamis”, "Sultan Murad bin Abdülmecid Han” olarak da bilinir. Abdülmecid ile Çerkes asıllı cariye Şevkefza Kadınefendi'nin oğludur. Cülus töreni Topkapı Sarayı'nda yapılmadığı gibi cülus tahtına oturmamış, kılıç alayı düzenlenmemiş, Cuma selamlığına da bir kez çıkabilmiştir. (...)
1861'de babasının ölümü ve
Sultan II. Mahmud'la Kafkasyalı Şapsıh Çerkes kabilesinden cariye Pertevniyal'in oğludur. Döneminde ve daha sonra halk arasında Sultan Aziz olarak ünlenmiştir. 15 yıllık saltanatında siyasal ve ekonomik buhranlar yaşanmış, Batıya açılışın getirdiği lüks ve sefahat yaygınlaşmış, padişahın Mısır'a ve Avrupa'ya yaptığı gezilerin
“Sultan İbrahim Han”, “Deli İbrahim” olarak da bilinir. I. Ahmed ile Rum asıllı cariye kökenli Kösem Mahpeyker Valide Sultan'ın küçük oğlu, IV. Murad'ın öz kardeşidir. (...) 8,5 yıllık saltanatı boyunca Girit seferi, Azak'ın kuşatılması, Karadeniz kıyılarına Kazak korsanların baskınları, Anadolu'da Celalî ayaklanmaları,