Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Elimde, sükutun nabzını dinle, Dinle de gönlümü alıver gitsin! Saçlarımdan tutup, kor gözlerinle, Yaşlı gözlerime dalıver gitsin! Yürü, gölgen seni uğurlamakta, Küçülüp küçülüp kaybol ırakta Yolu tam dönerken arkana bak da, Köşede bir lahza kalıver gitsin! Ümidim yılların seline düştü, Saçının en titrek teline düştü, Kuru yaprak gibi eline düştü, İstersen rüzgara salıver gitsin!
Ebedi seferinde bu dönüşsüz gecenin Hep başka sahillere doğru sürüklenen biz Zaman adlı denizde bir gün, bir lahza için Demirleyemez miyiz? (Alphonse De Lamartine) Çeviri: Yaşar Nabi Nayır
Reklam
KOYNUNDA KUCAĞINDA Derdest sevdanın koynunda, Ala bulanmış avcının elindeki madalyon, Sanki yaşam Sıralanmış domino taşları... Domino taşlarının en küçüğü umutlar,
Göl Ebedi gecesinde bu dönüşsüz seferin Hep başka sahillere doğru sürüklenen biz Zaman adlı denizde bir gün, bir lahza için Demirleyemez miyiz? Ey göl, henüz aradan bir sene geçti ancak,
Ben hep uzakları, uzaktakileri sevdim. Koklayamadığım gülleri sevdim. Varlıklarını bildiğim, lakin hiçbir lahza benim olmayan, benim olamayacak kadınları sevdim. Dokunamadığım uzun saçları, bakışamadığım mavi gözleri, sarmalayamadığım ince belleri, öpemediğim dudakları sevdim. Ben hep uzakları, uzaktakileri sevdim. Yapamadığım resimleri, çekemediğim fotoğrafları, yazamadığım şiirleri, söyleyemediğim türküleri sevdim. Benim olan, Seninim diyen hiçbir şeyi sevmedim, sevemedim. (ihtiyar – Sahipsiz Ölüler)
Hiç uygun olmayan bir vakitte hiç uygun olmayan bir hareket yapan, yahut lâf söyleyenler hakkında kullanılan bu deyimin hikâyesi şöyle: Sultan II. Mahmut devrinde Mehmet Efendi isminde bir zat yaşarmış. Münasebetsizlikle şöhret bulmuş. Padişah bir gün onu dinleyip, münasebetsizliğinin derecesini ölçmek istemiş. Efendiyi huzura getirmişler.
Reklam
Eğer yaşamak kelimesinin manası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lahza duymaksa, bir türlü aşamayacağı çemberin içinde durmadan çırpınmaksa şüphesiz ben de, benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk.
Sayfa 12
ÜZÜM GÖZLÜM Ben; Hazanın güneşli bir gününde son lahza edebine sığınarak, Bana siper olsun düşüncesiyle sarf edilmiş tüm devrik cümleleri biriktirdim. Seçme kalıp yüklemlerin götürdüğü o yer; Sessizce acıyan ve acımaya devam eden ecnebi coğrafyalardı... Nihayetinde hazanın; Savrulmuş yerinden tahtı ile kanayan, bağ bozumu gözlerini ve buğulu buğulu hüzün salkımlarını gördüm. Gözlerimin içinde ülüg ülüg, Kanadıkça kanadıkça... Üzüm gözlüm! Üzüm gözlüm! Sen; Avutulmuş coğrafyanda savur hüzünlerini, toparla salkım salkım yor gönlüme... Gönül payitahtımın payidar öznesi; SENSİN...! N.K. Feryad-ı naz
Yürü, gölgen seni uğurlamakta, Küçülüp küçülüp kaybol ırakta Yolu tam dönerken arkana bak da, Köşede bir lahza kalıver gitsin!
Bana gelsen,bir gün değil bir lahza gelsen senden bir daha ayrılamam.Onun için beni dinleme,çağırsam da gelme.Tekrar senden ayrılmaya ben değil,hiçbir can takat getiremez.Gelme,gelme istemiyorum,gelme.
Sayfa 173Kitabı okudu
Reklam
Derman kar eylemez ferman dinlemez Dertli gönül deli gönül Derdinden ölse de yine dinlemez Yaralı bereli gönlüm O bir gözyaşıdır çağlar derinden Ses vermez bir lahza bin kederinden Kırılmış gibidir ince yerinden Hep sevdi seveni gönül Nasibi hicranmış bahtı avare Neyesin derdini desin de yare Yazılmış alnına böyle ne çare Ezelden çileli gönül
Sayfa 272 - Kitapta verilmemiş, TSM Sadettin Kaynak, SegahKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.