Aile çok tuhaf bir şey: İnsan en çok aile fertleriyle tartışıyor, en çok onlardan şikâyet ediyor, en çok onlardan nefret ediyor; ama yine de bir şekilde sonunda hep onlara dönüyor.
Sayfa 175 - Versus KitapKitabı okudu
Dostlar senin hakkında her şeyi bilen ve seni buna rağmen seven kişilerdir. Bir sürü dostun olacak. Zamanla kazaklar gibi eskitip tüketeceksin onları ama sorun değil. Biz buyuz işte.
Sayfa 144 - Versus KitapKitabı okudu
Reklam
Daha yükseğe uçamayanlar daha hızlı düşmeyi öğrenmek zorundadır.
Sayfa 141 - Versus KitapKitabı okudu
Ölüm yalnızca bir önyargıdan ibaret.
Sayfa 140 - Versus KitapKitabı okudu
Paragrafların arasındayken insanlığın geleceği hakkında konuşacak kimseniz olmaz. İnsanlar bu yüzden çocuk yapıyorlar zaten. Kalan dakikaları geçirmelerine yardımcı olacak birileri olsun diye. Birlikte tramvay bekleyecekleri birileri. Ben çocuklarıma, onları dünyaya hiç getirmeme iyiliğini yaptım.
Sayfa 138 - Versus KitapKitabı okudu
Şimdi Nietzsche'nin başucunda durmuş ona bakarken, insan yaşlandıkça, artık varlıklarına katlanamıyor olsa bile dostlarına tutunmak istiyor, diye düşünüyor Overbeck. Bu dünyadan göçüp gittiğinde senin için üzülecek birileri olsun diye. Ama ne kadar sıkı tutunsan da dostlar birer birer kaybolup gidiyorlar. Bazıları senden önce ölüyor. Bazıları bilinmez yerlere gidip geride hiçbir iz bırakmaksızın hayatından çıkıveriyorlar. Öyle ki, bir gün de bir bakıyorsun yıllar geçmiş ve etrafta kimse kalmamış. Bir kısmıysa seninle bağını bilerek koparıyor ya da sen onlarla bağını koparıyorsun. Çünkü yaş ilerledikçe oldukları veya olmadıkları, yaptıkları veya yapmadıkları şeyler yüzünden nefret etmeye başlıyorsun insanlardan. Overbeck kendini Nietzsche'yi hafifçe dürtükleyip uyandırmaya çalışırken hayal ediyor. Arkadaşına söyleyecek veda cümleleri bulmaya uğraşıyor. Mesela daha normal bir hayat sürmüş olmayı çok istediğini, önceden belirlenmemiş bir tek gününün bile geçmediğini, her anının; akşam yemekleri, yeni kitaplar, tez savunmaları, karısıyla sabah yürüyüşleri, bildik bir konuda verilmiş seminerlerle dolu olduğunu, oysa Nietzsche'nin on beş yıldan fazladır bütün bunlardan elini eteğini çekmiş olarak bir sokak köşesinde yaşayışına nasıl imrendiğini, hatta hayranlık duyduğunu söylemek istiyor.
Sayfa 132 - Versus KitapKitabı okudu
Reklam
İnsan hayatındaki en önemli şeyler, gürültülü zamanlarda değil, sessiz anlarda gerçekleşiyor. Kalabalık zamanlarda değil de, en yalnız olduğun anlarda. O yüzden sığırlar bir türlü sessiz olamazlar.
Sayfa 115 - Versus KitapKitabı okudu
Yer, altından kayıp gidiyormuş gibi huzursuz bir uykuya dalmaktan daha kötü bir şey varsa, hiç uykuya dalamamaktır. Uçuşup duran zihnini bir türlü kapatamamak. Görecek kayda değer hiçbir şey olmadığını bilsen de gözlerini otuz saniyeden fazla kapalı tutamamak. Hiçbir şeyi tam anlamıyla düşünememek. Hiçbir şeyi tam anlamıyla hissedememek. Bedenin bir laboratuar haline gelmişken hisdüşünmek, düşhissetmek.
Sayfa 113 - Versus KitapKitabı okudu
Hayatı duyarak, sezerek yaşamak korkunç bir hata, diye düşündü. Kumların sakinliğine dönmeli. Taşların sessizliğine.
Sayfa 112 - Versus KitapKitabı okudu
Reklam
Dostlukların çoğu, bir an gelir, açıklanamaz bir biçimde anlamını kaybetmeye başlar. Ortak tarihin ve paylaşılan duyguların çözülüp gittiği bir çatlak oluşur yürekte, üstelik bir konyak kadehinin kaldırılışı ya da boynun kaşınması kadar küçük şeylerle ortaya çıkar bu kırılma, neden ve nasıl olduğunu bir türlü anlayamazsın.
Sayfa 90 - Versus KitapKitabı okudu
İnsan sıkılabilen tek hayvandır ve bu yüzden sanatı yaratmıştır.
Sayfa 87 - Versus KitapKitabı okudu
Friedrich müziği notalar yerine sözcüklerle yaratarak mitolojideki o yarı at yarı insan yaratığı dünyaya getirmek istiyordu. Bilginlik maskesinin altında okurlarını büyüleyerek dans pistine çıkarmak ve bütün düşüncelerini yerle bir etmek istiyordu. Ama Trajedinin Doğuşu çıktığından beri pek fazla yorum yapan olmamıştı. Şurada burada, hepsi olumsuz birkaç eleştiri yayınlanmıştı, o kadar. Bu eleştirilerde Friedrich'in önemli dilbilimcilerle bütün bağını kopararak son derece yüzeysel ve amatörce bir iş çıkardığı, Yunan Kültürü'nü kötü bir şakaya indirgediği söyleniyordu. Friedrich, vals yapmak yerine şehir meydanında topallamayı tercih ettikleri için akademik dünyadan nefret ediyordu. Bu çağ, demiryolları ve aşılar, yüksek fırınlar ve gübreler çağıydı, Alman İmparatorluğu kuruluyor ve posta sistemi ortaya çıkıyordu ama akademik çevreler hiçbir şey olmuyormuş gibi, eski bildiklerini eski yöntemlerle yapmayı sürdürüyorlardı. Çünkü bir şeyin başka türlü de yapılabileceği akıllarının ucundan bile geçmiyordu. Daha fazlasını istemekten acizdiler. Vasat beyinlerin nasıl büyük meselelerle uğraştığını görmek acı vericiydi. Kurallara uyacak kadar aptal olan herkes bir yerlere gelebilirdi.
Sayfa 84 - Versus KitapKitabı okudu
Niye Roma ve Yunan klasiklerine her türlü ihtimamı gösterip onları bütün önemli kaynaklar ve tarihsel eleştirilerle birlikte inceliyoruz da, kutsal kitapları baştan savma, derme çatma bir bakışla okuyoruz? . . . Her şeyden önce, önümüzde bu kadar çok din seçeneği varken neden ille de Hıristiyanlığı tercih edelim ki? Diğerleri de eşit derecede güzel, iman uyandıran şeyler değil mi? Diğerleri de Haçlı seferlerinde okları toplayıp engizisyonda işkence aleti yapan öcü adam gibi çocukluk döneminin sığ hayal gücü ürünlerinden ibaret değiller mi? . . . Yanılıyorsam düzeltin ama tek gerçek Hıristiyan, dünyaya insan ırkını deli babasından kurtarmak için gönderilmiş o deli Yahudi değil miydi? Neticede gelecek bütün nesiller entelektüel ve ruhani anlamda korkunç bir kişiliğe maruz kalmadı mı sırf bu yüzden? İsa Platon'un hatasıydı belki ama Descartes, Locke, Kant ve diğerleri de İsa'nın hatası oldular. Stockholm'de bir sokağın köşesinde duran şüpheci Rene'ye baksana. Her şeyden kuşku duymaya yemin ediyor sonra da kalkıp Tanrı'nın varlığını kanıtlamaya çalışıyor. Ya Oxfordlu John? Deneyin önemini anlatmak için İncil'den örnekler veriyor. Köninbergli saat ayarlayıcısıysa İsa'yı Alman idealizminin tam merkezine yerleştiriyor.
Sayfa 61 - Versus KitapKitabı okudu
Resim