Onun için annesinin, “ İçlene içlene yangın etti yüreğini benim kızım “ demesini istedi.
248 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Hızlı büyülü bir roman...
40 yıl önce okuduğum kitabı yeniden elime aldım ve sanki ilk kez okuyormuş gibi büyülendim. Köy ve şehirde gecekondu yaşamının ritminde, olayları insanların kavrayış ve dile getiriş biçimiyle anlatan bir roman. İlk tümcesinden son tümcesine dolu dizgin giden, bazen okuyucuyu bile yoran bir hız. Sözcükler, deyimler, söyleyişler, dünyayı kavrayış, değişimler, saplantı halini alan alışkanlıklar, aile bireylerinin birbiriyle ilişkisi... sanki bir lunapark hız treninde gidiyoruz. Evet Türkçe edebiyatın ilk onuna girebilecek bir eser. Yazarda olağanüstü özgün bir anlatım, birikim... Kuşkusuz bu roman hakkında yüzlerce inceleme makale araştırma yapılabilir. Elimde olsaydı bu romanın bir sözlüğünü yapardım. Deyimler, tekerlemeler, lakap takmalar, gelenek ve göreneklerin alışkanlıklardan oluşması, aşırı saplantıların ortaya çıkışı, saplantı haline gelişi, çözülüşü, kalıntısı... İnançların korkulardan, duygulardan ortaya çıkışı, öykülerle bezenişi, ve diğer aile bireylerine yansıması... Ve romanı okurken yazarın romandaki tipleri nezaketle dillendirişi... Romanda tek yer, zaman, izleği var, gidişler gelişler, zaman atlamaları vs yok. Sanki yazarla birlikte yukardan ailenin köydeki halinden şehirdeki haline geçişini aileyi bir arada tutan Atiye'nin ölümüne kadar izliyoruz. Soluk soluğa bir anlatım. Tümceler kısa. Konuşma ritminde bir anlatış, Kullanılan sözcükler özgün, otantik. Bu romanı yeniden okunanın keyfiyle, eline sağlık demek gerekiyor. Bu roman ne zaman okunursa okunsun o anın romanıdır. Yersiz, zamansız...
Sevgili Arsız Ölüm
Sevgili Arsız ÖlümLatife Tekin · Can Yayınları · 20187bin okunma
Reklam
Aşk İşaretleri
Adım bir daha sessizlikle yankılanmayacakmış! Kim umursar bunu? Ruhum ve gövdem tam da böyle kamaşmışken. Bütün dikkatim gözlerimde toplanmıştı sanki. Dünyayı dışarıdan görüyor, kalbimde kaynaşan duyguların sönmesinden, ahenkle solmaktan korkuyordum. Kulaklarım sonu belirsiz, karanlık bir maceraya dalmış. Konuşa konuşa masumiyetini kaybetmiş bir sefil, farelerin kemirdiği paltosuna gömülmüş, hayatı dile döküyordu.
Sayfa 15 - Can çağdaş
Belki de yalnızca aşkın sırrı değil, yaşamın bütün sırrı bir ürpertidedir.
Aşk... İnsanda asla olamayacağı bir şeye dönüşme arzusu yaratıyor...
Reklam
En… çok…hep…o…olmayan…konuşuyor…yaşamayan…daha çok…
Sayfa 243Kitabı okudu
Zaman uykudan uyanıyor, geçmişin sayıklaması bu.
İnsan ikiye yarılmaz,insan yarılır içinden,geçmişinde türlü kılığa bürünmüş her yaş ve acıdan türlü çeşit kendi fışkırır.
Reklam
Sesin bakışından daha derine saplanıyor, dilin dişinden daha keskin.
Biz ikimiz hep aynı su kaynağında hayat bulmuşuz gibi ahenkle birbirine karışıyor aldığımız nefesler kirpiklerinin uzunluğu kirpiklerime bakışının buğusu bakışımın buğusuna denk…
"Hem ışığa esir olduk diye üzülüyorsun, hem de ışığı kendinde tutmak istiyorsun." "Neden olmasın, Yasemin, yönümüz karanlıktan ışığa doğruysa, ışıktan sonra peki, ne geliyor diye düşünemez miyim? Bunun için ışık olmak istiyorsam... Anlamıyor musun, karanlığı unutamadığımız için geri dönüp ölüyoruz belki, diyorum."
"Belki de insan her şeyi bir kez yaşamak üzere yaratılmıştı..." Her duyguyu bir kez hissetmek, bir kez ağlamak, bir kez gülmek, bir kez iç bulantısı geçirmek, bir kez dehşetle sarsılmak, bir kez korkmak... Toprağın derinliklerine doğru bükülen ağaç kökleri Yasemin'de bu düşünceyi uyandırmıştı. "Kısacıktır asıl ömrümüz de, haddimizi aştığımız andan sonra mutsuzluk başlıyor belki." Suçluluk duygusu dediğimiz şey... Anlam arayışı, boşluk, yaşamımızı değerli kılma çabası, düşünceler, kararlar, yine de içimizde gitgide yoğunlaşan üzüntü... Duyduğumuz sıkıntı, bedenimizi oluşturan şeylerin çabucak ölüp gideceğimizin telaşıyla işliyor olmasından kaynaklanıyor sanki.
1.500 öğeden 12bin ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.