Hristos Kilisesinin Papa Eftimden Alınıp Fener Patrikhanesine Verilmesi
Fener Rum Patrikhanesi yetkilileru 20 Eylül 1946 tarihinde Başbakanlığa verdikleri dilekçede İstanbul Galata'da bulunan Paniaya Kafatiani ve Hristos Kiliselerinin eskiden beri Rum cemaatine ait iken bir süre önce Papa Eftim tarafından hiçbir hakkı olmadığı halde bu kiliselerin kıymetli eşyalarının ve gelir getiren mallarının zapt edildiğini ve Papa Eftim'in halen bu gelirlerden yararlanmakta olduğunu, hatta Papa Eftim'in kiliseye devam edecek cemaati olmadığı için bu kiliselerden birini depo olarak kullandığını belirterek bu iki kilisenin adı geçenin elinden alınıp Fener Rum Patrikhanesi'ne iade edilmesini isterler. Daha önce bu konu ile İstanbul Vakıflar İdaresine ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne başvurmuş olmalarına rağmen kendilerine lehte veya aleyhte bir geri dönüş yapılmadığını da eklerler. Patrikhane'nin bu isteği İçişleri Bakanlığı tarafındab uygun bulunarak Papa Eftim'e Hristos Kilisesi'nin Fener Rum Patrikhanesi'ne teslim edilmesi emredilir. Papa Eftim ise İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'e gönderdiği dilekçede 23 yıldan beri Fener papazları ve Rumlukla alakasını kesen Hristos Kilisesi'nin Fener papazlarına teslim edilmesinin emredildiğini ve milli emellere hizmet eden bu kilisenin Türk adını benimsemeyi zul ve leke kabul eden kişilere teslim edilmesine vicdanının razı olmadığını belirterek Türk vatan ve milletinin hayrına olmayan bu yanlış ve bütünüyle kanunsuz kararın değiştirilmesini ister. Ancak Papa Eftim'in bu isteği dikkate alınmayarak 18 Haziran 1947 tarihinden itibaren Hristos Kilisesinin Fener Rum Patrikhanesi'ne verilir.
. Aşikar olmasına rağmen inanmak istemiyorum: İnsanların büyük çoğunluğu entelektüel bir vicdandan yoksun.Yani: İnsanların büyük çoğunluğu, önceden düşünmeden şuna veya buna inanmayı ve buna göre yaşamayı aşağılık bulmuyor. Lehte ve aleyhte olan nihai ve en kesin sebepleri kendilerine anlattılar ve daha sonra bu tür sebepleri kafalarına bile takmadılar. . . .
Reklam
Nice hukukçuları, avukatları, nice mahkemeleri ama çok az adaleti; nice sulh hakimini ama ihtimam gösterilen çok az amme menfaatini; nice kanunları lakin asla çoğalmayan intizamsızlıkları; davaların hasatı olan mahkemeleri, mahkemelerin bir labirente dönüştüğünü, bir salonda bazen binlerce davanın vahşiyane takip edildiğini görseydi! En büyük suçlunun sıklıkla adalet işleri yürüttüğünü, en büyük dinsizin dinden mesul olduğunu, en kara cahilin ilim irfana, en büyük avarenin çalışmaya, en büyük kalpsizin ise sadaka dağıtmaya riyaset ettiğini görseydi! Bir kuzunun idam edildiğini ve ceza hükmünü bir kurdun verdiğini, bir haydudun mahkemeye celb edildiğini ve bir hırsızın kürsüde oturduğunu, yargıcın başkalarını haşince cezalandırdığını fakat kendisinin daha da beter şeyler yaptığını görseydi! Kanunların değiştirildidiğini, yanlış tefsir edildiğini, lehte ve aleyhte yorumlandığını, yargıcın dostların tesirinde kaldığını, onlardan rüşvet aldığını veyahut her cihete doğru kolay kolayca büküldüğünü, bugün iyiyse yarın kötü olduğunu; veya fikirlerinden şaşmaz, kendinden emin olduğunu görseydi ne düşünürdü! Hükümler, yargıcın canının istediği gibi temdit ediliyor, değiştiriliyor, mütemadiyen aynı vakalar yaşanıyor. 
Sayfa 134Kitabı okudu
Hiçbir milletin mâruz kaldığı felâket Filistin Müslümanları'nın maruz kaldığı felâket gibi yüzyıla yakın bir müddetle devam etmiş değildir. Üstelik henüz lehte veya aleyhte perde kapanıp bu çatışmaya bir son nokta konmamış olduğundan daha ne kadar devam edeceği de belli değildir.
Mustafa Kemal'in 1923 yılının Ocak ayında gazetecilerden birinin, Halide Edip'i milletvekili olarak görebilecek miyiz sorusuna, şu an kanunda bununla ilgili bir durum olmadığını, elli bin erkek nüfusa bir vekil verildiğini, ayrım yapmaksızın elli bin nüfusa bir vekil verilirse o zaman kadınların da söz konusu olup seçme ve seçilme hakkı
Sayfa 339 - Genç BirikimKitabı okudu
38- Yeryüzünde siyonist yahudi İsrail'in yükselişi tartışılmaz bir gerçektir.¹ Şüphesiz uluslararası karar ve etkinlik organlarında siyonist yahudi nüfuzu da açıkça görülen bir nüfuzdur. Gerek siyasal gerek medya alanında gerekse ekonomide, özellikle de ABD'de, bu böyledir. Biz bunu kesinlikle ırkçı etkilerle yahut antisemitizm
Sayfa 59
Reklam
Ey Mus’ab Medine’de durum nedir ? Ey Allahın Resulü (as) Lehte veya aleyhte herkes İslamı konuşuyor.
Yeni Diyalektik
_Tanrı, ilk ateisttir. Ateistler _Tanrı, ilk masondur. Masonlar _Orospu çocuğu. Marques de Sade _Herkesin tanrısı kendine benzer. Yamyamların tanrısı bir yamyam; savaşçıların tanrısı bir savaşçı; hırsızların tanrısı hırsız; aşıklarınki de aşk tanrısı olacaktır. Ralph Emerson _Trakyalılara göre tanrı, sarışın ve mavi gözlüdür. Öküzlerin elleri
İlahi emanet paradigmasının birinci ilkesine göre ilahi şâhidiyet, yani Allah'ın şahitliği, ahlakileşme sürecinin temelini oluşturur. Allah bir şeye emrediyorsa aynı zamanda onu görmekte veya bir başka deyişle ona şahit olmaktadır. Tanrı'nın bu amellere lehte ve aleyhte şehadeti olmasaydı insanın ahlakileşme süreci tamamlanamaz, dahası insan ahlaki olgunluğunu elde edemezdi.
Sayfa 154Kitabı okudu
Yassıada davalarında hakimlerin savcıların durumu:
Cunta, hareketlerini bu iki noktayı gözönünde bulundurarak yürüttü. Yargıçların günlük politikanın etkisinde kalmalarını önlemek için, yargıçlar ve savcılar civardaki bir adada yarı tecrit edilmiş bir vaziyette tutuldular, yargılamaları seyre gelenlerin yargıçlar ve savcılarla temaslarına kesinlikle imkan verilmedi, seyircilerin mahkeme salonunda lehte veya aleyhte gösteri yapmaları menedildi. Bununla birlikte, halkoyu yargıla­malardan, çoğunlukla sansasyon yaratacak bir şekilde haberdar edildi. Yargılamalar başlamadan az önce, sanıkları daima askerlerin sıkı gözetimi altında sorgu sırasında, açık havada gezinirkerken, yemek yerken, sıralarda otururken gösteren seri halinde resimler hükümet tarafından serbest börakıldı. Bu resimlerle ilgili, rahatsız edici husus, resimlerin açık arttırmayla satışa çıkarılmış o lması, gazetelerin de en yüksek fiyatı vermekte birbirleriyle rekabete girişmesidir. Hükümet sonradan, dolaylı bir şekilde bu satışın bir hata olduğunu kabul etti.
Reklam
Tesadüf, birisinin bahtına çıkandır; lehine veya aleyhi­ne, nereden, nasıl gelirse gelsin. Eski çağlar, her iki ihtima­li de hesaba katacak kadar temkinliydiler, çünkü tesadüfle­rin daima lehte olması söz konusu değildir. Aleyhte tesadüf­lerin olasılığı önlemlerle azaltılabilir ama tamamen ortadan kaldırılamaz. Almancada Ortaçağ’m gelücke’sinden türeyen “Glück” [mutluluk] kelimesi, başlangıçta bir meselenin tesa­ düfen olumlu veya olumsuz anlamda sonuca bağlanmasını tanımlıyordu. Daha eski kültürlerde talihin tesadüfiliğine bu ikili anlamıyla bir tanrıça olarak hürmet edilir ve ondan kor­kulurdu. Böyle­likle insanlar her iki durumu da tanrısal bir kaynağa dayan­dırır ve her ikisini de tevekkülle kabullenirlerdi. Modern insanlarsa yalnızca lehteki tesadüfü talih olarak kabul ederler. Mutlu tesadüf kapıyı çalmazsa, bu onları kız­dırır, hayal kırıklığı yaratır ve bir mutsuzluk sebebidir.
Dünyâ tarihi, milletlerin nâil oldukları saâdet ve meserretlerden ziyâde felâket ve mezarratlarla doldur. Lâkin hiçbir milletin mâruz kaldığı felâket Filistin Müslümanları'nın mâruz kaldığı felâket gibi yüzyıla yakın bir müddetle devam etmiş değildir... Üstelik henüz lehte veya aleyhte perde kapanıp bu çatışmaya bir son nokta konmamış olduğundan daha ne kadar devam edeceği de belli değildir....
Sayfa 9 - Sebil YayınlarıKitabı okudu
Dünyâ tarihi, milletlerin nâil oldukları saâdet ve meserretlerden ziyâde felâket ve mazarratlarla dolu dur. Lâkin hiçbir milletin mâruz kaldığı felâket Filistin Müslümanları'nın mâruz kaldığı felâket gibi yüzyla yakın bir müddetle devam etmiş değildir. Üstelik henüz lehte veya aleyhte perde kapanıp bu çatışmaya bir son nokta konmamış olduğundan daha ne kadar devam edeceği de belli değildir.
Espriler - Otobiyografi
_Nükte’yi anlamak oldukça güç. _Nükte, benzemezin içindeki gizli benzerleri açığa çıkarma yeteneğidir. _Nükte, zeka ürünü olarak haz üretmeye yarayan bir etkinliktir. Esprilerin malzemesi, yasaklanmış arzulardır. _Bazı Nükte formülleri: Şaşırtma, aydınlatma, karşıtlıklar, anlamsızlıktaki anlam. _Kraeplin: Karşıt iki kavramın birleşimi ve
Freud
_Söz ile Sihir eskiden aynı şeydi; sözlerin sihirli güçleri vardır. _Sevgi ve sinir doğru orantılıdır. _Aşk yoktur; libido vardır. Aşık insan deIidir. _Dünün mutsuz çocukları, bugünün psikopatlarıdır. _Hiçbir önerme, kendi kendisinin kanıtı olamaz. _Sanat, çocukluk tecrübelerinin büyüklüğe
Resim