Bu kitabı okuduktan sonra anladım ki ben ilkokuldayken zorbalığa maruz kalmışım. Elise karakterimiz okulda dışlanmış, ezik yaftası yemiş bir kız ve kendisini yalnız hissettikçe müziklere sarılmış. E bir yerde müzikler de terapi görevi görüyor ama her şeyin kulaklıkların arkasına saklanarak da hallolmuyor. İnsan yalnızlığı ne kadar severse sevsin yalnız kalmaya bir zamandan sonra dayanamaz ya işte ana kızımız da nihayet arkadaş bulma çabasına girmişken bir hata ediyor, tabi bu hatası kurtarıyor bence onu yalnızlıktan. Okumanızı deliler gibi tavsiye etmiyorum ama böyle moraliniz bozukken, modunuzu yükseltecek kitaplardan birisi.
"Vampir" kelimesinin Batı edebiyatına girişi ünlü İngiliz şair Lord Byron'un (1788-1824) The Giaour (Gavur) adlı eserini 1813 yılında yayınlamasıyla olmuştur. 700 dizeden oluşan bu uzun şiirinde, Yunan bağımsızlık savaşına sempatisi ile bilinen Byron, hayalî bir Hasan Paşa'nın hareminden Leila ile Giaour'un imkânsız aşkını oryantalist bir bakış açısıyla ele alır. Giaour, Leila'yı öldürten Hasan Paşa'dan intikamını alır ve bir Osmanlı tarafından şöyle lanetlenir: "Mezarından çıkan cesedi kendi kızı, kız kardeşi ve karısı başta olmak üzere tüm ırkının kanını içerek onları yaşayan ölülere çeviren bir vampir olsun."