Aklımızı, ruhumuzu beslemeye, kendimize küçük sığınaklar oluşturup ara sıra kaçmaya
ve yenilenmeye ihtiyacımız var. Yeni şeyler öğrenmeye, bildiklerimizi başka yorumlarla
yeniden dinlemeye, görmeye, deneyimlemeye ihtiyacımız var. Mesela gökyüzünün mavi olduğunu bir kez de Ahmet Hamdi Tanpınar’la görmeye ihtiyacımız var. Yıldızların şeklini Miro’yla yeniden keşfetmeye, ne bileyim belki de Ahmet Ümit ile Beyoğlu’nun arka sokaklarında dolaşmaya ihtiyacımız var.
Futbol, sanıldığı gibi 90 dakikalık bir kavga – gürültü değil aslında, daha fazlası… Futbol, Türkiye gibi; tüm farklılıklarıyla bir arada ve çok güzel!