Ama ne yazık ki, Sovyetler Birligi'ndeki parti Leninist ilkelere ihanet ettiği için, sırtını döndügü için çürümeye başladı, halktan koptu, kendi içine kapandı, mal-mülk, ayncaliklar telaşına düştü. İşte o derde düştüğünüz anda kaybetmeye başlarsınız. Eger emperyalizmin burnunun dibinde, 90 mil açığında, Küba bugüne kadar yiğitçe direnebilmişse önderlerinin, halklan gibi aynı geçim düzeyinde yaşamaları sayesinde mümkün olmuştur. Ne kadar maaş alıyor Fidel? 25 Dolar degil mi? Oyle arkadaşlar. Hiçbir ayrıcalığı yok. Ünlü şapkası var, gittiği yerde yoldaşları hatıra olarak çok arzu ediyorlar, Fidel de veriyor. Eh maaşımla bu kadarını karşılayabiliyorum, diyor. Yani bu kadar mütevazi yaşıyor. Kübalı diğer önderler de öyle. Bundan uzaklaştığınız anda kitlelerle bağınız kopar. Ve o yüzden biz Paris Komünü 'nün bu ilkesini, Marks'ın, Lenin'in Parti Programlarına geçirdiği bu ilkeyi: tüm devlet ve parti yöneticileri ortalama isci ücretine denk bir maaş alacaklardır ilkesini israrla, kararlılıkla savunuyoruz. Ondan uzaklaştığınız anda çürümeye başlarsınız. Kitlelerle aranızdaki teller kopar, baglar kopar, siz kitleleri anlayamazsınız. Onların taleplerini, arzularını, isteklerini, özlemlerini anlayamazsınız. Onlar sizden uzaklaşır siz onlardan uzaklaşırsınız böylece önderlik edemezsiniz.
Biz insanın hayvan yerine konulmasına, tüm canlıların tarifsiz acılar çekmesine ve doğanın tahrip edilerek tüm dengelerinin yok edilmesine, sadece bugünün değil, gelecek kuşakların da hayatının çalınmasına isyan ettiğimiz için sosyalistiz...
Reklam
CIA İslamı, Yezid İslamı
Bizim gençliğimizdeki Yeşilçam filmlerinde masum genç kızları kalleşçe, alçakça tuzağa düşürüp kandıran kötü adamlar olurdu. Bunlar gazozun içine uyku ilaçları katarak uyuturlar ve kirletirlerdi genç kızları. İşte bunların alıp sattığı bu CIA, bu Yezid dini aynen bu işlevi görüyor. Nuri Alço’nun gazoza kattığı uyuşturucu işlevini görüyor. O yüzden hiç hız kesmeden bunu sürdürüyorlar. İhanetlerini, vurgunlarını, namussuzluklarını arttırdıkça bu CIA dinine sarılıyorlar.
Sayfa 17 - Derleniş YayınlarıKitabı okudu
Marks'da yoksulluk içinde yaşıyor. Dahi! Üniversiteyi hep birincilikle bitiriyor. Avrupa ve dünya çapında bir felsefeci ama buna rağmen komünist ideolojiyi oluşturduğu için her taraftan dışlanıyor ve bütün hayatı acılar içinde ve yoksulluk içinde geçiyor. Yani çocuklarını geçindirecek, onlara gıda alacak para bile bulamıyor. Açlıktan, hastalıktan ölen oğlunun cenazesini kaldıracak cenaze masrafın karşılayacak kadar bile parası yok. O denli acılar içinde, yoksulluk içinde ömrünü tamamliyor. Can Yoldaşı Engels'in babasının ticaret şirketinden, ki babası ölünce Engels yönetici olarak onun başına geçiyor, oradan aktarılan sınırlı, cüzi yardımlar olmasa yaşaması mümkün olmayacak. Işte böyle bir önderin teorisiyle karşılaşınca, bir anda, insanlığın gerçek kurtuluşunun nerede olduğunu elle tutarca görüp kavradık. Ardindan da tabii bir işçi çocuğu olan Usta'mız Hikmet Kıvılcımlı ile tanıştık. Hikmet Kivilcımlı'nın yaşamı da yoksulluk içinde geçmiştir. Yol Anıları'nda anlatır, 22.5 yıllık cezaevi hayatı, isci annesinin ve teyzesinin kendi geçimlerinden biriktirebildikleri o kırk kırsığı cezaevinde yiyecek, yemek ya da gıda maddesi olarak göndermesiyle geçmiştir Önderimizin de. Oysa çok başarılı bir hekim. Psikiyatrinin Türkiye'de kurucularından, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin ünlü başhekimi Mazhar Osman'ın Asistanı. En gözde Asistanı. Ama 1925 Komünist Tevkifatı'nda içeriye alınıyor ve ondan sonra mesleğini yapma imkanı verilmiyor, arkadaşlar...
MUAVİYE Yezid İslamı
"Bir kuruş haramı terk etmek, sahibine vermek; bana helal mal ile iki yüz defa hac etmekten daha sevimlidir." diyor. Düşünebiliyor musunuz, arkadaşlar... Bir kuruş haramı sahibine, gerçek sahibine vermek helal mal ile yapılmış iki yüz defa hac etmekten daha sevimlidir, diyor. Yani Islamiyet'in bu yönünü, ilkel Komünal Geleneklerini savunan düşünürler, İslamiyet'in ruhunu anlayan düşünürler. işte bunları söylerler, bu anlayışta olurlar. Ama Muaviye-Yezid, Pentagon-CIA Islam'ı tamamen İslamiyet'in bu ruhunu reddeder. Geriye ne kalır? Geriye şiddet kalır, başörtüsü kalır, kara çarşaf kalır, sarık kalır, cübbe kalır, hac kalır, namaz kalır... Boş yani. Içi bos. Sadece bir suret kalır. kabuk kalır geriye.
Halkların Kurtuluşu...
Biz muhakkak ki, hayatını kaybeden bu beş milyon insan için, Libya’daki yüz bini aşkın insan için, Suriye’de iki yüz bin insan için, yedi bin, sekiz bin Rojavalı Kürt için, binlerce Ezidi için, yine yedi sekiz bin Türkmen için sonsuz acılar duyuyoruz, üzülüyoruz, çok rahatsız ediyor bu bizi. Ölen bir hayvanımın arkasından bile gözyaşı dökmüş adamım ben. Bu insanların acılar çekmesi, o kadınların, o annelerin feryat etmesi bizi derinden yaralıyor muhakkak ki. Onun yolu bölge halklarıyla kardeşçe, devrimci bir hatta dayanışmaktan geçer. Kurtuluş burada. Yoksa acılar çekmekten kurtulamayız. Emperyalistlerin gemisine bindik mi, o gemi bizi fırtınalara ve kanlı deryalara sürükler. Ölüm cellâdı onların hep yanı başında olmuştur. Onların amacı insanlık filan değil. Zerrece acı duymaz onlar. His yoksunudur. Onların tek düşündükleri varsa yoksa emperyalist çıkarları...
Sayfa 40 - Derleniş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Doğu Perinçek üzerine
Şimdi, “Atatürk’te birleştik” diyor. Bir sloganı da bu değil mi, arkadaşlar, İP’in? “2000’e Doğru Dergisi”nde, Mart 1987’de. Bakın neler yazıyor, arkadaşlar: “Atatürk ve Allah”. Doğu Perinçek’in makalesinin başlığı: “Resmi Atatürkçülük iflas etmiştir. İçtihat kapısı kapanmıştır. Toplumumuzda, canlılık belirtisi kalmamış, hiçbir fikir üretemeyen, en taşlaşmış ideolojik çevre onlardır. Üniversitelerin en yeteneksiz, en cahil, en eyyamcı artık içi geçmiş unsurlarıyla bazı emekli askerler, mollalarınkinden farksız bir “ilim” anlayışının temsilcileri olarak gözüküyorlar. Şerhçidirler, Hepsi o. Öte yandan Kemalizmin devrimci geleneğine bağlı olanların ise nesli tükenmektedir. Çünkü Kemalizm bir ideoloji olarak devrimci rolünü tamamlamıştır.” (Doğu Perinçek, Sahte TKP’nin Revizyonist Programının Eleştirisi, Aydınlık Yayınları, Aralık 1976, s. 37.) Evet, arkadaşlar 1987’de İP’in şefi D. Perinçek söylüyor bunları, yazıyor.
Sayfa 52 - Derleniş YayınlarıKitabı okudu
Halkı Din ile aldatmanın dayanılmaz hafifliği
Bakın biz ne kadar müslümanız, diyerek cahil insanlarımızı, bilinçsiz insanlarımızı kolayca kandırıyorlar. Onlar da bunların dindar olduğunu sanıyor. Oysa namuslu ilahiyatçı Yaşar Nuri'nin dediği gibi, başta Tayyip gelmek üzere, bunların, Hz. Muhammed cenaze namazlarını bile kıldırmaz. Kamu malı yiyenin cenaze namazı kılınır mı hiç?... Bunlar bu kadar dinden çıkmış insanlar. Ama buna rağmen kandırmaya devam ediyorlar insanlarımızı.
Ülkemiz ve halklarımız, tanık olduğumuz gibi çok karanlık günlerden geçmekte. Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktıği, Hikmet Kıvılcımlı'nın Kuvayimilliye'ye katılmak üzere Yörük Ali Efe'nin çetesine katılmak için Ege'ye çıktığı günlerdeki kadar kara günlerden geçmekteyiz. Bu konuşmam da, bu kara günlerin bir tahlili, sebep ve
Laiklik Üzerine
biz Laikliği savunuyoruz. Herkes nasıl inanırsa inanır. Kimse ona karışmaz. İbadetini nasıl yaparsa yapar. Hiç de yapmaz, hiçbir inancı da olmaz. Günde 40 defa da namaz kılar, bin rekât da namaz kılar. Yılın isterse 365 günü oruç tutar, isterse hiç oruçla, namazla işi olmaz. Herkesin kendisini ilgilendirir o iş. Devlet bu işlere karışmaz. Hukuk, insanlığın ortak vicdanına, ortak değerlerine uygun olarak oluşturulur. İnsanlığın ortak değerleri var. Toplumsal düzen insanlığın bu ortak değerlerini esas alarak düzenlenir. Ve eğitim de, bilimin ve ortak insanlık kültürünün değerlerine uygun olarak programlanır Laik bir Cumhuriyette.
Sayfa 35 - Derleniş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Perinçekgillerin 12 Eylül'ü savunuşu
..bu siyasetin Avrupa’daki bir örgütlenmesi vardı o günlerde de, bugün de var ya... Hani Avrupa’da da Aydınlık Gazetesi’ni basıyorlar şimdi. Örgütlerinin adı: “Avrupa-Türkiye Halk Birlikleri Federasyonu (HDF)”. Bakın (...) ne diyorlar Faşist Diktatörlük hakkında, kısa bir bölüm aktaralım: “12 Eylül 1980 askeri harekâtına karşı Federasyonumuz olumlu tutum almıştır. Askeri Yönetimi sağcı ve sahte solcu terör örgütleriyle başarılı mücadelesinde desteklemiştir. Her türlü terörist ve bölücü örgüt tarafından Türkiye’ye karşı yürütülen kampanyaya karşı Türkiye’yi savunmuştur ve bu tutumuyla da yurt dışındaki bütün örgütlerin düşmanlığını üzerine çekmiştir. “Federasyonumuz işkencelere karşı çıkmıştır. Askeri yönetimden işkencelerin önlenmesini dilemiştir. Bugün Türkiye’de işkence uygulamış olanlar, bunu halkın nazarında Milli Güvenlik Konseyi’ni küçük düşürmek için yapmışlardır.” “Türkiye Halk Birlikleri Federasyonu (HBF) adına; Avrupa Disiplin Kurulu Başkanı Halil İ. Özak “Yönetim Kurulu Başkanı E. Ümit Ağca “Denetim Kurulu Başkanı Yıldırım Dağyeli” (Yankı Dergisi, 23-29 Mart tarihli 521. Sayı.)
Sayfa 53 - Derleniş YayınlarıKitabı okudu
Kanlı örgüt CIA
“Yapılan tahminlere göre CIA, kurulduğu günden bugüne kadar 100.000’e yakın çok ciddi suç işlemiştir." (...) Düşünebiliyor musunuz, arkadaşlar? 1947’den bu yana 100 bine yakın çok ciddi suç işliyor. Yani kaç yıl olmuş kurulalı? 67 yıl arkadaşlar. 365 çarpı 67 ne yapar? 24.000 küsur gün, değil mi arkadaşlar, aşağı yukarı? Matematikçi arkadaşlarımız?.. Bir Dinleyici: 24.455 gün. Nurullah Ankut Yoldaş: 24.455 gün. Hah, tamam. Demek ki, 100 bin bölü 24.455?.. Aşağı yukarı günde çok ağır 4 suç işliyor, 1947’den bu yana. Her gün... Böylesine bir kanlı örgüt.
Sayfa 41 - Derleniş YayınlarıKitabı okudu
Neden Sosyalistiz?
Biz insanın hayvan yerine konulmasına, tüm canlıların tarifsiz acılar çekmesine ve doğanın tahrip edilerek tüm dengelerinin yok edilmesine, sadece bugünün değil, gelecek kuşakların da hayatının çalınmasına isyan ettiğimiz için sosyalistiz.
Sayfa 23 - Derleniş YayınlarıKitabı okudu
Said-i Nursi üzerine
Birkaç cümleyle de olsa bunun hocası, üstadı, şeyhi Said Nursi’den de söz edelim: Said Nursi de bunun gibi din sapkını bir düzenbazdır. O da insanları Allah’la aldatmayı meslek edinmiştir. Kitaplarında, kendisine bu kitapların dolaylı bir anlatımla, Allah tarafından vahiy yoluyla yazdırıldığını ve Hz. Ali’nin de kitaplarını büyük bir ilgiyle okuduğunu ileri sürmektedir. “Birden bir ihtar-ı gaybî gibi kalbime denildi: “İmam-ı Ali (radıyallahu anh), Risale-i Nur ile çok meşguldür.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sekizinci Şuâ) “Aziz, sıddık kardeşlerim, size dört meseleyi beyan etmek kalbime ihtar edildi:” (Emirdağ Lâhikası - 1 | ( 52 ) “Birden bir ihtar-ı gaybîyle kat’î kanaat verecek bir surette kalbime geldi. Denildi ki: “Ciddî bir alâkayla senin eskiden beri tekrar ettiğin ‘Bir ışık var, bir nur göreceğiz’ diye müjdelerin tevili ve tefsiri ve tâbiri, sizin hakkınızda belki iman cihetiyle, âlem-i İslâm hakkında dahi en ehemmiyetlisi Risale-i Nur’dur. Bu ışıktır, seni şiddetle alâkadar etmişti.” (Kastamonu Lâhikası | ( 19 ) Sapkınlığın düzeyini düşünebiliyor musunuz?.. Hz. Muhammed’in “Konuşan Kur’an” diye nitelediği Hz. Ali bile Said Nursi’nin “Risale-i Nur” diye adlandırdığı zırvalamalarını okuyormuş. Hem de o saçmalamalarla “çok meşgul”müş. Öyle ya Kur’an artık demode. “Çağdaş Kur’an”la “çok meşgul” olmak gerekir artık. Yine bir Ortaçağcı olan İsmail Nacar’ın şu sözünü insan takdir edememezlik edemiyor: “Bütün tarikatlar birer yılan yuvasıdır.” Gerçekten de bunlar, hepsinin başında birer İblis’in bulunduğu “insanları Allah’la aldatma” merkezidir.
Sayfa 202 - Derleniş YayınlarıKitabı okudu
"Tabiatı gereği haksızlık oluşturan bir şeyin kanuni bir kılıfa büründürülmesi o şeye hukuki bir nitelik kazandırmaz." Yani bugün ki İktidarın (AKP'nin) yaptıkları bütün düzenlemeler, bütün suçlarına, vurgunlarına kanun kılıfı giydirmeye çalışmaları hukuki bir nitelik oluşturmaz; hukuk dışıdır bunlar.
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.