Cangıl gerçek bir mezarlıktı, inatçı bir yaşam kavgası ile derin bir yok oluşun karışımı. Nereye baksanız, yosun kaplı kökler, devrilmiş ağaçlar görüyor, abartılı bir hayatın son çırpınışlarına benzer çürümüş kokular duyuyordunuz. Ormanda yürümek bu sonsuz can çekişmede, kokular melankolisinde, yosun ve su birikintilerinin kırgınlığında ilerlemek gibiydi..