Gözlerimi kapattığımda kendimi, üzeri gri motifler ile süslü, beyaz ve büyük bir kapının önünde buluyorum. Tedirginliğimden sıyrılmak adına başımı yarım döndürüyor ve varlığımı sürdürmekte olduğum bu yerde daha önce bulunup bulunmadığımı sorgulamaya başlıyorum. Fakat burada devam etmekte olan yaşam o kadar soyut ki, yapabileceğim tek şey kapıyı açmak ve orada beni nelerin beklediğini görmek. Çok geçmeden bu düşüncemi uygulamaya koyuyorum.
Gördüğüm her bir nesnenin beyaz renginde olduğu, oldukça küçük bir oda burası. Çeşit çeşit nakış örnekleri ile süslü perdelerden içeriye çok güçlü bir ışık nüfuz ediyor. Gözlerim önce büyük ve yeni dolaplara, ardından terkedilmiş havası taşımakta olan masalara ulaşıyor. Birkaç adım uzaklığımdaki yatak, sanki geleceğim önceden biliniyormuş gibi temiz ve düzenli bir şekilde duruyor. Bir anlık kararsızlıktan sonra ağır adımlar ile yaklaşıyor ve yavaşça uzanıyorum. Bir çift siyah göz, tedirginliğin, yerini huzura bıraktığı güzel duygular ile tavana bakıyor, bundan keyif alıyor.
Bir süre sonra, yakınımdan gelen bir nefes sıcaklığı, o sırada hâlâ tavanı izlemekte olan gözlerimin dikkatini dağıtıyor. Ağır bir tepki ile başımı, hislerimin beni yönlendirdiği tarafa çeviriyorum.
Bir kadın.